Nurcan Erarslan


Uyku önemli!

Uyku vücudumuzun dinlemesi için gerekli olan pasif bir aktivitedir. Her ne kadar birçok insan vakit kaybı olarak görse de uykusunu tam alamayan bir insan hem sinirli hem de sağlıksız olur. Bununla birlikte bir insana tıbbi açıdan uyanık demek çok zordur. Zira açıkgözlerle farkında olmadan gün içinde de uyuruz. Gözümüzün dalıp gittiği her an motor aktivitelerimiz devam etmesine rağmen aslında uyku moduna girmiş oluruz. Bu uyanık uykular biz fark etmeden kısa sürelerle olduğu sürece bir sorun yoktur. Günlük hayatı etkileyecek kadar artması durumunda doktora gidilmelidir.


Uyku deyince akla ilk gelen konulardan olan rüyalar için yüzyıllardır tartışmalar sürmektedir. Kimisi haberci rüyaların varlığından bahsederken kimisi de bilinçaltının yansıması olarak kabul etmektedir. Haberci rüyalar kavramına inansak da zaten bilinçaltı olarak kabul etmemiz gerekecektir. Ne kadar hepsini hatırlamasak da rüyalar gereklidir. Vücudumuz ekonomi ayarında uyurken bilincimiz uyumadığından kayıp ve zifiri karanlık anlar yaşıyor olsaydık beynimiz dayanamazdı. Bu nedenle uyku durumunda iken uyanık durum ile arasındaki uyumu korumak üzere rüya görürüz.

Son yirmi beş yılda uyku ile ilgili birçok şey öğrenildi. Mesela hızlı göz hareketi (REM) döneminde görüldüğü söylenen rüyaların, yapılan araştırmalarda uykunun diğer zamanlarında da görülebildiği anlaşıldı. Bu REM dönemindeki rüyaların kabuslar olduğu bilinirdi. Ancak REM dışında da kabuslar görüldüğü belirlendi. Uyku lobumuz ile sırt eklemlerinin bir bağlantısı olduğu keşfedildi. Belki de bu nedenle uykumuz geldiğinde sırtımız ağrımaya başlar ve uzanmak isteriz. Eğer akşamları uykuya dalmanız beş dakika sürüyorsa uykusuz kalmışsınız demektir. Zira normal şartlarda on - on beş dakika arasında ancak uykuya dalınabilir.

Uyanmak istediğimiz saatte uyanabilmemizi sağlayan “doğal uyarı saati” stresten kaynaklı bir hormon sayesinde harekete geçer. Küçük bir ışıkla bile aktif hale gelebilir ancak uyanmak istemediğimiz takdirde vakit kaybetmeden yine derin uykuya dalarız. Bu da biz uyurken başımıza biri gelince bilinçsizce mırıldandığımız ya da “anne beş dakika daha” cümlelerinin geldiği yer olsa gerek.

Günlük sekiz saat uyumanın en ideali olduğu vurgulanır uzun zamandır. 1600’lerin dünyasında yetişkinler 9-10 saat uyuyorlarmış.İngiliz Savunma Bakanlığı askerlerinin uyku saatleri ile oynayarak onları otuz altı saat uykusuz kalmaya alıştırmış. Yani uyku düzenimizi kendimiz yaratabilir, vücudumuz da bu yeni düzene adapte olabilir. Sağlıklı mı? tartışılır. Aslında dörder saatlik iki ayrı uykunun insanlarda daha fazla verime yol açtığı gözlenmiş. Denemek lazım…

Bununla birlikte uykusuz kalmak insanda birçok hastalığa yol açabiliyor. Psikolojik hastalıklar da başı çekiyor.

Dünyanın en uzun uykusuz kalma rekoru 18 ay 21 saat ve 40 saniye. Bu rekor bir sallanan sandalye yarışmasında kırılmış. Yarışmaya katılan uykusuzların çoğu halüsinasyon, paranoya, görme ve konuşma bozukluğundan şikayet etmiş.1989 yılındaki ExxonValdez petrol kazası, Challender mekiğinin düşmesi gibi tarihteki birçok felaketin uykusuzluk sonucu ortaya geldiği düşünülüyor.

İyisi mi biz ideal olanı 8 saat uyumaya çalışalım.