Nurcan Erarslan


Özürlü Yaşam

Hangisi daha zor bilemiyorum… Özürlü yaşamak mı? Bir özürlünün annesi olarak yaşamak mı? Dışarıdan bakınca, "Neden doğurdu ki?" diye düşünmekten de kendimi alamıyorum, zira artık anne karnındayken bir bebeğin nasıl doğacağını bilebiliyoruz. Belki de eğitim alamayan insanlardandır, belki eşi, eşinin ailesi aldırmasına izin vermemiştir. Belki de anneliğin verdiği acıma hissi ile yapamamıştır. Kim bilir… Sebep ne olursa olsun zor bir yaşam.


Anne olarak hayatının sonuna kadar çocuğunun bakımı ile ilgilenmek zorunda. Gün gelip kendi hastalandığında bakacak birini bulmak pek kolay olmasa gerek. Daha kötüsü anne hayatının sonuna geldiğinde çocuğu ile kim ilgilenecek? Kendinden önce çocuğun son yolculuğuna çıkması demek zaten annenin yaşam süresinin bir hayli azalması demek.

Peki ya çocuk açısından durum nasıl? Belki uzun süre geçirince anlarız mutlu olduğu anları. Ya da bir uzman bize bazı durumları açıklayabilir. Özürlü olan biri acaba özürlü olmayan insanlar kadar kaygı taşıyor mudur? Sinirlenmek mutlu olmak üzülmek ve korkmak bu tür temel duyguları takip edebiliyoruz, ama ya diğer duygular? Düşünceler? Zihninden geçen diğer durumlar? Sanırım bu kısmı hiçbir zaman tam olarak bilmeyeceğiz.

Bugün otobüste bir anne ile özürlü çocuğunu gördüm. Hani duyarlı insanlarız ya bakışımı kaçırdım. Çocuk arabanın en arkasına gittiğinde bağırmaya ve bir kuş gibi ses çıkarmaya başladı. Tebessüm ettim. Muhtemelen pek dışarı çıkmıyor. Oyun oynuyor olmalı, ya da mutluluktan yapıyor olmalı diye düşündüm. Sonra aklıma onun yerinde sağlıklı biri olsa kesinlikle susması için büyük tepkiler alacağı geldi. O tepki verenlerden biri bile olabilirdim. Ama bu noktada pozitif ayrımcılık devreye giriyor. Kimse avazı çıktığı kadar bağıran, değişik sesler çıkaran bu kıza bakmıyor, hakkında konuşmuyor bile. Acaba kız kendisi bu durumun farkında mı? Çıkardığı seslere bakarsak kendi dünyasında mutlu gibi duruyor.

Bu karşılaşma bana viral videolardan birini hatırlattı. Çocuğun gözünden konulu videoda, ebeveynler ve çocukları aralarında birer paravan ile çocuk ve babası ya da çocuk ve annesi olarak büyük bir ekranın karşısında oturuyorlar. Onlara ekranda ne görürlerse taklit etmeleri söyleniyor. Başlangıçta oldukça tuhaf olan bu oyun ekran değiştikçe komik ve eğlenceli bir hal alıyor. Normal duran bir adam birden domuz suratı yapıyor ya da bir kadın elleri ile suratını o kadar büzüştürüyor ki dudağı kuş gibi… Ekrandaki komik görüntülerkahkahalar attırıyor minik ailelerimize. Sonra ekrana özürlü bir kız geliyor, kocaman gülümsemesi ile önce kameraya bakıyor sonra parmağını burnuna sokuyor. O kadar neşeli ki bunu yaparken. Bu sırada ebeveyn olan kişi ekrana bakıp kalakalıyor. Taklidi bırakmış çoktan. Kimi annenin gözleri doluyor. Kimi tebessüm ile bakıyor ekrana. Hatta bir baba çocuğunun durumundan kaygılanıp paravanın diğer tarafına bakıyor, ne yapacağını şaşırmış bir şekilde. Bir de çocuklar var bu videoyu izleyen. Hepsi de o özürlü kızı taklit ediyor ve sahnenin değişmesini bekliyor. Sonra bizim izlediğimiz ekrana bir slogan geliyor;

“Dünya’ya çocukların gözü ile bakmayı deneyin, onlar arada bir fark görmüyorlar?”