Kontrolsüz diyabet tüm vücutta kalıcı hasara yol açabilir!

Optimed Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Muhammet Cabır Özdemir, diyabet hakkında merak edilenleri yanıtladı. Özdemir, "Uzun süre kontrolsüz olan diyabet hastalığı; kalp damar sistemi, böbrekl

YAŞAM SAĞLIK 4.08.2021 14:20:00 0
Kontrolsüz diyabet tüm vücutta kalıcı hasara yol açabilir!

Optimed Hastanesi’nde görev alan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Muhammet Cabır Özdemir, çağın en çok rastlanan hastalıklarından biri olan diyabet hakkında bilgiler paylaştı.

 

“KRONİK BİR HASTALIKTIR”

 

Özdemir, “Diabetes Mellitus, Yunancada şekerli idrar anlamına gelen  insülin eksikliği ya da insülinin etkisini gösterememesi  nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı kan şekerinde yükseklik ile seyreden kronik bir hastalıktır. Birçok farklı çeşidi bulunan diyabet hastalığının en yaygın formları Tip1 ve Tip2 diyabettir. Bunlardan da en yaygın görülen ve genellikle 40 yaş üzeri bireylerde ortaya çıkan türü Tip 2 diyabettir. Bu hastalıkta pankreasta insülin üretimi yeterli olduğu halde hücrelerde insülin hormonunu algılayan reseptörlerin çalışmaması nedeniyle bu hormona karşı direnç gelişir. Bu durumda kan şekeri insülin tarafından dokulara taşınamaz ve kan glukoz düzeyi yükselir. Gestasyonel diyabet ise gebelik sırasında gelişen diyabet hastalığı türüdür. Uzun süre kontrolsüz olan diyabet hastalığı; kalp damar sistemi, böbrekler ve gözler başta olmak üzere tüm vücutta kalıcı hasarlara yol açtığından dolayı bu hastalığın tedavisi ve takibi üzerinde önemle durulmalı ve diyabet hastalığı asla ihmal edilmemelidir” ifadelerini kullandı.

 

DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI) BELİRTİLERİ NELERDİR? 

 

Diyabet hastalığının sık görülen belirtilerini ağız kuruluğu, çok su içme, çok idrara çıkma, normalden fazla yemek yeme veya iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma olarak sıralayan Özdemir, “Daha az görülen belirtiler ise bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı enfeksiyonlar, tekrarlayan mantar enfeksiyonları ve kaşıntı olabilir. Bu şikayetleri olan bireylerin mutlaka doktor kontrolüne başvurmaları gereklidir. Bunların yanı sıra hiçbir şikayeti olmasa da diyabet riski yüksek bireylerin de mutlaka diyabet açısından değerlendirilmesi gerekmektedir” dedi.

 

DİYABET RİSKİ YÜKSEK BİREYLER KİMLERDİR? 

 

Özdemir, “Ülkemizde 40 yaş üzeri toplumun yüzde 10’dan fazlasında diyabet bulunduğu için kilosu ne olursa olsun, 40 yaşından itibaren 3 yılda bir defa diyabet taraması yapılmalıdır. Beden Kitle İndeksi ≥25 kg/m2 olan asemptomatik kişilerin, aşağıdaki risk gruplarından birine mensup olmaları halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık (örneğin yılda bir kez) diyabet yönünden araştırılmaları gerekir. Birinci ve ikinci derece yakınlarında diyabet bulunan kişiler, doğum tartısı 4.5 kg veya üzerinde olan bebek doğuran veya daha önce gebelik diyabeti tanısı almış kadınlar, hipertansif bireyler (KB ≥140/90 mmHg), kolesterol seviyesi yüksek olanlar (HDL-kolesterol <35 mg/dl veya trigliserid ≥250 mg/dl), polikistik over sendromu (PKOS) olan kadınlar, kalp damar hastalığı bulunanlar, düşük doğum tartılı doğan kişiler, hareketsiz yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişiler, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları olanlar diyabet hastalığı geliştirme riski yüksek bireylerdir. 

 

DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI) NEDENLERİ 

 

Diyabet hastalığında genetik ve çevresel nedenlerin birlikte rol aldığını belirten Özdemir, “Tip 1 Diyabet hastalığının ortaya çıkmasında yüksek oranda genetik faktörler rol oynamaktadır bunun yanı sıra pankreasta insülin üreten hücreleri tahrip eden virüsler ve vücut savunma sisteminin kontrolden çıkmasıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir. Tip 2 diyabetin gelişiminde ise var olan insülinin dokulara etkinliğini kaybetmesine neden olan insülin direnci, insülin salgılanmasının azalması, glukagon gibi kan şekerini yükselten hormonlarının salınımının artması, glukoz geri emiliminin artması rol oynar. Ek olarak son yıllarda pek çok çalışma bağırsak mikrobiyatasındaki değişikliklerin de tip 2 diyabet ve obezite gibi yaygın hastalıkların gelişimi ile ilişkilendirmiştir” ifadelerini kullandı.

 

DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI) TANISI NASIL KONUR? 

 

“Diyabet tanısı açlık kan şekeri, HbA1C ölçümü  ve şeker yükleme testi yapılarak konulur” diyen Özdemir, “Açlık kan şekeri düzeyini normal aralığı 70-100 mg/dl arasındadır. Açlık kan şekerinin iki defa ölçülmesi ve 126 mg/dl'nin üzerinde olması diyabet hastalığının varlığını gösterir. Bu değerin 100-126 mg/dl arasında olması durumunda şeker yükleme testi yapılabilir ve 2 saat sonra kan şekerinin 200 mg/Dl'nin üzerinde olması diyabet hastalığının, 140-199 mg/dl aralığında olması gizli şeker varlığının göstergesidir. Bunların yanı sıra son 3 aylık kan şekerini yansıtan HbA1C testinin yüzde 6.5'den yüksek olması diyabet tanısına işaret eder” ifadelerini kullandı.

 

“RAFİNE VE İŞLENMİŞ BESİNLERİN TÜKETİMİ ÖNEMLİDİR”

 

 Tip 1 diyabetin tedavisinde insülin tedavisi ile tıbbi beslenme tedavisinin birlikte uygulandığını belirten Özdemir, “Tip 2 diyabetli bireylerde tedavi ise beslenme düzeninin sağlanmasının yanı sıra ilaç tedavisi ve ilaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda da insülin tedavisi ile sağlanmaktadır. Tip 2 diyabet yönünden yüksek riskli kilolu bireylerde kilo verilmesi, haftada en az 150 dakika düzenli fiziksel aktivite ile birlikte yağ ve enerji alımını azaltacak şekilde yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabet gelişme riski azaltılabilir. Tam taneli tahıllar, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, meyveler, sebzeler, az miktarda rafine ve işlenmiş besinlerin tüketimi önemlidir. Lifli beslenmeye özen gösterilmesi ve tam taneli tahılların tüketilmesine özen gösterilmelidir. Tip 2 diyabet yönünden yüksek riskli bireyler, şeker ile tatlandırılmış içecek tüketimini sınırlandırmalıdır. Gizli şeker hastalığı olan bireylerde Akdeniz tipi beslenme modeli, düşük kalorili, düşük yağlı yeme planı faydalı olabilir. Yağlı tohumlar, çilek gibi yumuşak meyveler, yoğurt, kahve ve çay tüketimi diyabet riskinin azalması, kırmızı et ve şekerle tatlandırılmış içecekler risk artışı ile ilişkilidir. Tip 1 diyabetin önlenmesi ile ilişkili herhangi bir beslenme önerisi yoktur ancak anne sütü ile beslenen çocuklarda tip 1 diyabet sıklığının daha düşük olduğu gösterilmiştir. Gençlerde tip 2 diyabetin önlenmesi ile ilişkili spesifik öneri olmamakla birlikte, normal büyüme ve gelişmeyi sağlayacak ve koruyacak beslenme önerileri ile yetişkinler için etkili olduğu gösterilen yaklaşımlar uygulanabilir” dedi.

 

 Haber / Erdal AYDIN