Gözden kaçırmayın

Yol kontrol noktalarında incelemelerde bulunduYol kontrol noktalarında incelemelerde bulundu

Eski Midye surların içinde kalan kesimdir. Burası denize doğru uzanan düz bir alandır. Doğaya, yani denize, kuzey ve güney yanlara, dere vadisine dimdik inmekte, yalnız batı yanı geçit vermektedir. Kıyıköy'ün güneyi kumsaldır. Buraya balıkçı limanı yapılmıştır. Güneyde Pabuç Dere, kuzeyde kumsallı kıyıya da Kazan Dere dökülmektedir. ''Kazan'' Rum ağzında Kutlu Ana Tanrıça anlamına gelmektedir ki, Kazan Dere mitolojide ''Kutlu Ana Tanrıçanın Suyu'' demek olmaktadır. Çıkıntının ucunda bulunan deniz feneri şimdilerde yıkılmış ya da işgaller sırasında ortadan kaldırılmıştır. Bu derenin, yani Kazan Dere'nin doğu kıyısında kayalara oyulmuş bir manastır bulunmaktadır.
 
 KALE DUVARLARI BİZANS İMPARATORU JÜSTİNYEN TARAFINDAN YAPTIRILMIŞ
 
 Kıyıköy surları (Kale Duvarları) 527-565 yılları arasında iktidar olmuş Bizans İmparatoru Jüstinyen zamanında kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Vize kale ve surları da bu zaman inşaa edilmişlerdir. Surlar IX. ve X. yüzyıllarda onarım görmüştür. Surların kalınlığı 2.5 metre, yüksekliği ise 6 metredir. Burçları, mazgalları, gizli giriş ve çıkış yerleri vardı. Surlar İlk ve Ortaçağ mimarisinin bazı karakteristik özelliklerini yansıtıyordu. Kalenin güney yönünde gizli bir kapı bulunuyordu. Kaleden bu kapıya 180 ayak bir merdivenle iniliyordu. Kalede kalanlar bu gizli kapıyı kullanırlardı. Su için bir de sarnıç bulunuyordu. Kasabanın batı yönünde yani surların önünde 13 metre genişliğinde bir savunma hendeği bulunuyordu. Surlar ve savunma hendeği duvarları muhtemelen 1189-1190 yılındaki Haçlı Seferleri zamanında tahrip edilmişler ve o sıralar hemen bir onarım görmüşlerdir. Ancak sonraki zamanlarda meydana gelen istilalar sırasında surlar tahribattan kurtulamamışlardır.
 
TÜCCARLAR SEVABINA KİLİSE YAPARDI
 
 Sur ve kale mevcudiyeti Kıyıköy'ün tarih içinde bir Kale Kent olduğunu göstermektedir. Kalede yaşayanlar için kale dışında yaşayanlar üretim yaparlardı. Ürün yetiştirirlerdi. Sonraki yıllarda bu kalelere yakın yerlerde bu ticari eşyaların, yiyecek maddelerinin satıldığı yerler olmuştu ki, bunlara panayır denirdi. Panayırlara esnaf ve tüccarlar gelirdi. Bu tüccarların bazıları sevabına kalenin yakınlarına kilise yaparlardı.
 
AYANİKOLA MANASTIRI
 
Kıyıköy'ün bir kilometre kadar batısında, Pabuç Dere’nin doğu yakasında, Kaya Oyma inşa edilmiş (Aya Nikolaos) Manastırı bulunmaktadır. Aya Nikolaus (Noel Baba) IV. yüzyılda yaşamış, Alman Türkolog ve Osmanist Hans Joach'ım Kissilgn'a göre mezarı Babaeski'de bulunan bir Hıristiyan azizdir. Hıristiyan azizlerin adlarını kilise ve manastırlara vermek bir gelenektir. Aya Nikola Manastırı'nın VI. yüzyılda Aya Nikolaus anısına Bizans hükümdarı Jüstinyen zamanında yapıldığı saptanmıştır. Bir hesaba göre Hıristiyanlığın serbest bırakılmasından yaklaşık 215-220 yıl sonra Kırklareli ilinde kayalara rezk edilmiş (kaya oyma yapılmış) bu görkemde ve bu büyüklükte bir başka manastır bulunmamaktadır. Zemin kat kilise ve ayazmadan, üst kısım ise keşiş (papaz) odalarından oluşmaktadır. Kiliseden ayazmaya merdivenle inilmeye bir yer bulunmaktadır. Odalar zamanın modasına uygun bir biçimde motiflerle süslü iken, zaman içerisinde bunlar yok edilmiştir. Aya Nikolaos'un heykeli ise çalınmıştır. Heykel muhtemelen Ruslar ve Bulgarlar tarafından 1878 veya 1912 yıllarında alınıp götürülmüştür. Hıristiyan dünyası bu heykelin mucize yarattığına inanır ve heykel için ''Terleyen ve yaratan heykel'' derlerdi. Heykelin terlemesi ona inananlarda mucizevi bir değişikliğin meydana geldiği duygusu yaratıyordu.
 
1992’de tarihi eserler koruma altına alındı
 
 Manastırın bir sarnıcı, vaftiz, Bocuk'ta (paskalya zamanında) putların atıldığı yerler bulunmaktaydı. Yakın zamana kadar sağlamlığını korumuş olan manastır, 1992 yılında Kültür ve Tabiat Varlıkları tarafından tarihi eser kapsamında koruma altına alınmıştır. Kıyıköy'deki Aya Nikolas Manastırı geçmişte şifa yurdu gibi kullanılırdı. Ruhi durumu ve inancı zayıf olan Hıristiyanlar burada tedavi olurlardı. Bir de delikli taş vardı ki, dileyenler ne murad ederlerse onu elde edeceklerine inanırlardı.
 
Manastırda yaşayanlar tarım, bağ, bahçe işleriyle uğraşıyordu
 
''Hıristiyan inançlara göre'' yoksulluk erdemini arayan yeni inanmış bir Hıristiyan, bir topluluğa girerken, tüm bireysel mal mülk, varlık düşüncesinden ve anısından vazgeçiyordu. Manastırda kendilerinin ürettikleri ürünlerle geçiniyorlardı. Çalışma, çile, beden eğitimi geçimlerini sağlamanın en kutsal aracı olarak onlara tavsiye ediliyordu. Keşişler ormanlarda açtıkları ve bataklıkları kurutarak, kazandıkları toprakları özenle ekiyorlardı. Büyük manastırların dış duvarlarıyla çevrili geniş alanlarda, çiftçilerini, yiyeceklerini, içeceklerini yetiştiriyor, zenaat ve sanat öğreniyorlardı. Kıyıköy Manastırı da böyleydi. Manastırda yaşayanlar Pabuç Dere boylarında tarım, bağ ve bahçe işleriyle uğraşıyorlardı. Esasen manastırlar çiftlik gibiydi.
Seyit SÜREN