FAHRETTİN MASUM BUDAK


TARTIŞMAKTAN KORKMAYALIM!

Biliyorsunuz, önceki gün, yani 3 Mayıs Türkçüler veya Milliyetçiler Günü idi. Tarihte bugün Türk Milliyetçilerinin kaynar kazana atılıp pöşülendiği yılın ilk seansı olduğu için öneme haizdir.


Ve bu olaydan sonra yıllar geçecek ve ikinci bir kazan daha kurulacak, 12 Eylül'de Türk Milliyetçileri bu kaynayan kazanda yeniden pöşülenecektir. (kaynamış suda haşlanmak)

 

Tabiî 1944 olayı, 12 Eylül 1980'e göre son derece sınırlı ve lokal bazda meydana gelen bir zulüm olayıdır. Burada Türk Milliyetçileri devletin geleceğine kurban verilmiştir.

 

Şükrü Saraçoğlu Başbakan, Hasan Ali Yücel de Milli Eğitim Bakanı'dır. Uluslararası dengeler Türk Milliyetçilerinin aleyhine işlemektedir.

 

Sovyetler Birliği ortalığı kasıp kavurmaktadır. Avrupa'nın içlerine kadar ilerlemiş ve zaferini ilan etmiştir. 

 

Bunu gören Milli Şef İsmet İnönü devletin düzlüğe çıkması ve selameti için eksen kayması peşine düşecektir. 

 

Bir sebep lazım ama nasıl?

 

Burada devlet her zaman kolayına geleni yapar ve hukuku Türk milliyetçilerinin üzerine musallat eder! CHP'li Milli Şef İnönü kolayını bulmuştur. 

 

Atsız'ın Orhun dergisinde dönemin Başbakan'ına karşı sertçe kaleme aldığı iki makalesinden ötürü de Ankara mahkemesine talimat verir. 

 

Bu iki açık mektup komünizme dikkat çekilen mektuptur. 

 

Burada Komünist Sabahattin Ali de kullanılır. 

 

Olaylar gelişince ve ipin ucu kaçınca sorun Sabahattin Ali - Nihal Atsız davası olmaktan çıkarılır ve devlete karşı işlenmiş bir suç olarak gösterilir 1. Duruşmada nûmayışlar başlar, ikinci duruşma olan 3 Mayıs'ta olaylar kontrolden çıkar. 

 

Nihal Atsız, Alparslan Türkeş olmak üzere toplamda 25 Türkçü'ye dava açılır. 

 

Cadı avı artık başlamıştır. 

 

Davanın ismi "Turancılık ve Irkçılık" davasıdır! 

 

Milli Şef İnönü, temkinli ve tedbirli bir devlet adamıdır. 

 

Biraz da pasif ve pısırık bir dış politika gütmektedir. 

 

Sovyet Rusya'ya şirin görünme uğruna kendi evlatlarını yemeği kafasına koymuştur.

 

1944 yılından 1947 yılına kadar süren davalar beratla sonuçlanır ama burada Türkçü Milliyetçiler çeşitli eziyet ve zulümlere düçar edilir.

 

Hele burada sanıklara "tabutluk" diye adlandırılan zindanlarda envai çeşit işkenceler yapılır!

 

O gün bugündür bu olaylar anılıyor, konuşuluyor ve tarihe ibret olsun diye not düşülüyor.

 

Başlangıçta 3 Mayıs 1944 Olayı'nı "Türkçüler Bayramı" olarak kutladık.

 

Daha sonra "Türkçüler Günü'ne" çevirerek kutladık! Ardından "Türkçülük Günü"nü uygun bularak devam ettik. 

 

Yıllar sonra Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş bu olayı "Milliyetçiler Günü" olarak ilan etti. 

 

Biz Türk Milliyetçileri de ona saygı ve bağlılığın bir gereği olarak bu tümceyi benimsedik.

 

Unutmamalıyız ki bu isim değişikliğinin bir anlamı ve bir sebebi vardır. 

 

Durup dururken bu isim değişikliğine gidilmedi. 

 

Biliyoruz ki, hassas dönemler bizlere her daim yol göstermiş ve çıkış güzergahı belirlemiştir.

 

Deniliyor ki, "Milliyetçiler Günü" terimi olmaz!  Bu terim bir sürü günü çağrıştırıyormuş... 

 

Peki o zaman şöyle dersek olur mu: Türk Milliyetçileri Günü Kutlu olsun!

 

Kararlı, ilkeli ve cesaretli çıkışlarından dolayı hareketin öncüleri Nihal Atsız, Alparslan Türkeş ve arkadaşlarını rahmetle, hürmetle ve tazimle anıyoruz. 

 

Mekanları cennet, ruhları şad olsun.

 

FAHRETTİN MASUM BUDAK