"Mutlu bir evlilik şans değildir"

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın Çerkezköy'de Aile İçi İletişim konulu konferans verdi. Mutlu bir evliliğin şans olmadığını

GÜNDEM 29.03.2018 17:53:00 0

Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odası’nda Aile İçi İletişim konulu konferans düzenlendi. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın’ın konuşmacı olduğu konferansa İlçe Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Gümüş, Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Necmi Akman, İlçe Müftüsü Veli Vehbi Bardakçı ve İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri ile çok sayıda davetli katıldı.

 

 

"EVLERİMİZ OTEL ODALARINA MI DÖNÜŞÜYOR"

 

Aile içinde doğru iletişim kurulabilmesi için neler yapılabileceği ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydın, “İletişim, ne söyleyeceğini bilmek, bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına, nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek, en iyi nasıl söylenmesi gerektiği konusunda fikir yürütmektir. Aile içindeki iletişim biçimimiz çok önemlidir. Sizler evde mi yaşıyorsunuz? Yoksa bir yuvada mı? Bunların arasındaki farkı hiç düşündünüz mü? Tuğla ve çimentodan yapılan binaya ev denir değil mi. Evde yaşanır, kalınır, yenilir, içilir, sıcaktan ve soğuktan korunulur. Yuva içindekilerdir. Beraber zaman geçirmektir.  Huzur ve mutluluktur. Örneğin otele gidiyorsunuz kapıyı kapattığınızda yan odadakinin ne yaptığını bilmiyorsunuz. Acaba bizim evlerimiz de otel odalarına dönmeye başladı? Artık evlerde yuva kavramı yok. Aile içi iletişim yok. Kimsenin kimseden haberi yok, herkes odasına çekiliyor. Ev aile olmaktan yuva olmaktan uzaklaşıyor. İnternetlerden önce evde sadece 1 tane televizyon olmalı. Biz bunu paylaşmayı, birlikte vakit geçirmeyi öğrenmeliyiz. Akşamları bir arada yemek yemeliyiz. Televizyon izleyeceksek beraber izlemeliyiz. Şuanda evler nasıl? Baba oturma odasında maç izliyor. Anne diğer bir odada dizi izliyor çocuklar odalarında internetle, telefonlarla ilgileniyor. Aile yapımız, yuva kavramımız bozuluyor birbirimizden uzaklaşıyoruz, kopmaya başlıyoruz. Haftada en az 1 gün birlikte vakit geçirmeliyiz. Eskiden iki gönül bir olunca samanlık seyran olur denirdi. Şimdi neden olamıyor. Evlerimiz çok güzel, koltuklarımız çok güzel hiç bir şeyimiz eksik değil ama iki gönül bir olamıyor ne yazık ki. Bir araya gelemiyor" dedi.

 

 

KENDİNİZİ SORGULAYIN

 

Aile içindeki iletişimde nasıl bir tutum sergilenmesi gerektiğini dile getiren Aydın, “Nasıl bir eş, nasıl bir anne, baba, nasıl bir çocuksunuz?  Bunu sorguladınız mı? Bu soruları kendimize sık sık sormalı ve kendi kendimize cevap vermeliyiz. Aile bireyleri, birbirlerini üzen, kusurlarını gören küçük düşüren değil,  birbirlerini mutlu eden, geliştiren kusurlarını örten, yücelten, birbirlerini destekleyen bireyler olmalıdır. Aile bireyleri birbirlerinin dostu, sevgilisi, arkadaşı, sırdaşı, yardımcısı, destekçisi, eşi, çocuğu, anne ve babası olmalıdır. Mutlu bir yuvanın temelleri, sevgi, saygı, sorumluluk, şefkat, merhamet, nezaket, kibarlık, anlayış, sabır sadakat ve haddini bilmek üzerine kurulmalıdır. Aile içinde herkes haddini bilmeli. İllaki benim dediğim olsun diye ısrar edilmemeli ortak bir karar alınmalıdır” dedi.

 

 

"İLGİ VE SEVGİYE HER ZAMAN İHTİYACIMIZ VAR"

 

Gülümsemenin çok önemli olduğunu vurgulayan Aydın, “Her yerde gülünmez ama her yerde gülümsenir. Bu, bu kadar zor değil ama maalesef suratsızız. Gülümsemenizi birbirinizden esirgemeyin. Birbirinize hep gülümseyin ve birbirinizi sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin. İnsanın ilgiye ve sevgiye her zaman ihtiyacı vardır. Birbirinizden memnuniyetinizi her daim dile getirin. Aile bireylerinin birbirlerinden nasıl bahsettiği çok önemlidir. Dostunuza komşunuza eşinizden nasıl bahsettiğiniz önemlidir. Yaptığı bir yemeği övmek başarılarını dile getirmek eşinizi yüceltir. Memnuniyetinizi anlamış olur. Aile içi mutluluk seviyesi her daim bir olamaz. Bazen üzüntü, bazen sevinç bazen mutluluk olabilir. Aile demek, yuva demek budur zaten. Önemli olan her daim bir arada olabilmek bir konuda ortak yolu bulup anlaşabilmektir” dedi.

 

 

"SABRETMEK KATLANMAK DEMEK DEĞİLDİR"

 

Hoşgörü ve sabrın önemini vurgulayan Aydın, “Hoş görmek ve sabretmek kabullenmek değil geçinmek içindir. Sabır, saygı, şefkat merhamet, nezaket aile için çok önemli bir kavramlardır. Biz eziyete karşı sesini çıkarmamak sabır değildir. Düzelmesi için direnmek çabalamak sabrın göstergesidir. Saygı, çekinme ile karışık sevgi ve değer duygusu, başkalarını rahatsız etmekten korkmadır. Şefkat ve merhamet, esirgeme, acıma ve koruma duygusuyla karışık olan karşılıksız sevgidir. Acıma duygusu bizi yardıma götürmeli aksi taktirde bu merhamet değildir. Nezaket, inceliktir. Sevgi, bir insanı bir insana veya nesneye karşı yakın ilgi ve bağımlılık göstermeye yönelten duygudur. Sevgi satılmaz, istemsizce gönülden gelen bir duygudur. Seven insan sevdiği ile ilgilenir, saygılı davranır, ona karşı kendini sorumlu hisseder ve sevdiği insanı tanır. Sevgi ve saygı, güzel sözlerle, hediyelerle, nitelikli birliktelik ve sohbetle, sevdiğin insana hizmet etmekten çekinmeyerek, sevdiği ve sevmediği her hareketine hoş görü göstererek, bağışlayarak, iyi yönlerini de görerek, onunla ilgilenerek, bağlı olarak ve sadakat duyarak gösterilir. Sevgi dil ili olduğu gibi davranışlarla da gösterilir. Kadınlar bunun sürekli dile getirilmesini ister. O yüzden beyler hanımlarınıza sevdiğinizi söyleyin. Onlarla ilgilenin. Birbirinize büyük hediyeler almanıza da gerek yok önemli olan karşı tarafın sizi düşündüğünü anlamasıdır” dedi.

 

 

“KAVGA ETMEDEN KONUŞMAYI BAŞARABİLİRİZ”

 

Boşanmadan önce yardım alınması gerektiğini dile getiren Aydın, “Öfke ile kalkan zararla oturur. Kavga etmeden konuşmanın yolu elbette ki var. İşte biz bunu yapamıyoruz. Boşanmaların çoğu bu yüzden oluyor. Birbirimiz dinlemiyoruz, anlamaya çalışmıyoruz, işten eve döndüğümüzde eşlerimizle ilgilenmiyoruz sorunlarına ortak olmuyoruz. Ortaya yuva olamayan bir ev çıkıyor. Ortak bir evde yaşayamaz hale geliyoruz ve boşanıyoruz. Peki boşanmadan önce ne yapılmalı? Evliliklerin boşu boşuna bitmemesi adına öncelikle yardım alınmasını öneriyorum. Eşlerin birbirlerine kızma hakları vardır. Fakat azarlama, bağırma, hakaret etme hakları yoktur. Hele ki bir eşin kendi anne ve babasıyla ilgili yanlışına destek vermesi onu eşine karşı savunması doğru değildir. Birbirlerinin ailelerine de senin annen şöyle benim babam böyle denmemelidir. Böyle durumlarda evet ben onların evladı olabilirim fakat ben onların yaptıklarından sorumlu değilim. Ben onlardan ayrı bir bireyim demek en doğrusu” dedi.

 

 

“BİRBİRİMİZİ OLDUĞUMUZ GİBİ KABUL ETMELİYİZ”

 

Erkek ve kadınların ihtiyaç, hedef ve beklentilerinin farklı olduğunu ve bunun olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini söyleyen Aydın, “İlgisiz ve sevgisiz çocuklar ilgi ve sevgiye aç bir şekilde büyüyor. Anne ve baba çocuğuna sevgisini gösteremediğinde çocuklar yetişkin bir birey olduklarında da bu eksiklik hiç bir şekilde tamamlanmıyor. Evde bulunmayan sevgi dışarıda bulunmaz. Nasıl ki aile içinde bu şekildeyse eşler arasında da aynı durum geçerlidir. Evde sevgiyi bulamayan kadın ve erkek dışarıda bulabileceğini zannetmemelidir. O yüzden hanımlar ve beyler eşlerinize sevginizi sonuna kadar gösterin" dedi. Evlilikte mutluluğun bir şans olmadığını söyleyen Aydın, “Sizce, erkekler ve kadınlar ayrı dünyaların insanlarımıdır? Her iki tarafında ilgileri, ihtiyaçları, hedefleri beklentileri faklıdır. O yüzden birbirinizi olduğunuz gibi kabul etmeli, değiştirmeye çalışmamalısınız. Birbirinizi anlayabilir, empati kurabilirsiniz. Birbirini anlamak iyi anlaşmak huzur içinde yaşayıp güzel bir yuvaya sahip olmak bu kadar zor değil. Bunu bizler zorlaştırıyoruz. Mutlu bir evlilik şans değildir" dedi.

 

Haber / Özge MERİÇ