ÇERKEZKÖY'ÜN SAĞLIKTA ÜÇ ÖNEMLİ PROBLEMİ Astım-Kanser-İş kazaları

Özel İrmet Hastanesi Başhekimi Doktor Hakkı Burç Baykaran ile Çerkezköy'ün sağlığını, sağlığı etkileyen unsurları konuştuk. Sanayileşme ve çevre kirliliği astım ve kanseri artt?

YAŞAM SAĞLIK 14.07.2017 18:29:00 0
ÇERKEZKÖY

Çerkezköy malum bir sanayi şehri.  Sanayileşmenin getirileri gerek ulusal gerekse yerel olarak daha fazla istihdam, üretim, kalkınma ama götürüleri de var. Agresif bir hızla büyüyen kentler, belediyelerin yetişmekte zorlandığı alt ve üstyapı hizmetleri ve çevreye, doğaya nihayetinde insan sağlığına etkileri. Memlekette çevre sorunları hiç bitmez. Yakın tarihe kadar çevre ve etkileri denilince insanların aklına Dilovası gelirdi. Şimdi Ergeneve Trakya konuşuluyor.

GERÇEKTEN ACİL VAKA MIYIZ

Peki, Çerkezköy’de durum ne. Sadece çevre vakalı sağlık problemleri değil meselenin bir diğer ayağında iş kazaları da var. İş kazaları sonrası hastanelerin ve sağlık hizmetlerinin yeterlilik derecesi ne. Bir de çok tartışılan bir diğer vaka. Hastaneye gittiğimizde niye ilk acilin kapısını çalırız. Biz gerçekten acil vaka mıyız? Tüm bunları beş yıldır Özel İrmet Hastanesi’nde görev yapan, acil tıp hekimi, hastane başhekimi Doktor Hakkı Burç Baykaran ile görüştük:

ŞU ANDA BİLE 1000

YANIK VAKASI GELEBİLİR

  • İş kazalarında sıklıkla yaşanmasa dahi yanık da önemli bir vaka. Yanık vakaları üzerinden bir Trakya değerlendirmesinde bulunur musunuz?
  • Çorlu’da birinci ve ikinci derece yanıkları tedavi edebilen bir birim var ancak daha ileri vakalarda tüm Türkiye, Kocaeli ve Ankara’ya yönlendiriliyor. Neyse ki çok büyük vakalar yaşanmıyor ama şu anda bile 1000 yanık vakası gelebilir.

ASLINDA POLİTİK BİR KARAR

  • Branşınız gereği hastaların ilk olarak acil servise yönelmelerini, acillerde oluşan yoğunluğu psikolojik, tıbbi… olarak değerlendirir misiniz?
  • Acile gelen hastanın, müdahale edilmediği taktirde hayati tehlike oluşturabilir bir mesele olması lazım. Bunun içinde bir grip yok ama kişi domuz gribiyse, ateşi 39-40 derecelerde seyrediyorsa, organ yetmezliğine doğru gidiyorsa ki olabilir, tabi ki böyle bir hastayı acilde görmek gerekir.

MESAİDEN SONRA AİLE HEKİMİ YOK Kİ…

Ama bunun ayırımını yapmak…bu aslında politik bir karar. Hele ki buralar gibi gündüz işyerinde çalışanlardan ötürü nüfus yoğunluğu olan bir ilçede kişiye aile hekimine veya polikliniğe gitmesi gerektiğini söylüyorsun. Ama adam mesaiden çıktıktan sonra o saatlerde ne aile hekimi var ne de adam polikliniğe gidebiliyor. Bu yüzden otomatikman acillerde bu yük alınmaya çalışılıyor.

BEDELİNİ DEVLET ÖDÜYORSA ÖNÜNE GEÇEMEZSİNİZ

Kişiler acil durumluk olup olmadığının ayrımını çok fazla yapamaz. Aslına bakarsanız bu bir sağlık politikası sorunu. Eğer siz grip olarak devlet hastanesine, diğer özel hastanelere gittiğinizde bunun bedelini devlet ödüyorsa bunun önüne geçemezsiniz. Bir tedavi verilmiş. Hasta tedavi sonrası üçüncü, dördüncü günde toparlayacak. Aynı hastalıktan dolayı tedavi altındayken bile birçok hastaneye gidebiliyor.

BU İŞLER KÜLTÜRLE EĞİTİMLE ALAKALI

Hasta hemen birilerinin kendisini iyileştirmesini istiyor ama bu doğanın kurallarına aykırı, böyle sihirli bir şey yok. Ama her gittiğini sosyal güvenlik kurumu ödüyor. Bunun önüne geçmek için acillerde yeşil alan diye bir kavram çıkarttılar. Belli bir ücret talebi gibi bir durum oldu ama o uygulama da caydırıcı değil. Bu işler aslına bakarsanız biraz kültür, biraz da eğitimle alakalı.

ACİLDE KANSER TANISI KOYDUĞUM HASTA DA OLDU

Acil hekimi olarak mide kanseri tanısı koyduğum hasta da oldu. Rahatsızlığının niye polikliniklerde görülmediğini düşündüğümüz hastalar da oluyor. Ama bir sürü atlanabilecek vaka da geliyor.

DEVLETTE İKEN 500 HASTAYA BAKIYORDUM. ÖZELDE 20-30

  • Buradaki acilde günde kaç hastaya bakıyorsunuz. Kamu hastanelerinde durum ne?
  • Ben burada gündüzleyin maksimum 20-30 hasta görüyorum. Ama Devlet Hastanesi’nde çalışırken 500 hasta görüyordum. Matematiğe vurduğunuzda bu işi bir hastaya verebileceğiniz tüm süre bir dakika. Bu süre içinde kişiyle konuşup, şikayetini dinleyip hangi tahlillerde bulunduğunu söylemeniz ve tahlilleri de değerlendirmeniz gerekiyor. Çorlu Devlet Hastanesi günde bine yakın hastaya bakıyor. Çorlu, 200 bin nüfuslu bir yer. Bu şu demek: Her 200 kişiden birinin acillik olduğu anlamına geliyor. Buna bir de özel hastanelerdeki acillere gidenleri ekleyin.

70 YAŞINDA İLK DEFA GELMİŞ AMA ÇOK GEÇ…

  • Hakeza Çerkezköy’de de aynı şekilde. Böyle bir oran olasılık dışı bir şey tabi ki. İnsanların hastanede olmak, hastayım imajı vermek hoşlarına da gidiyor. Bu duruma önlem almak zor çünkü alınan, alınacak her önlemin bir getirisi, götürüsü var. İnsanlar da sert tepki veriyor. Ya hastaneye hiç gitmiyor ya da o kadar çok gidiyor ki olayı anlamsız bir hale büründürüyor.Ya da 70 yaşında hastaneye ilk defa gitmekle övünüyor ama bir bakıyorsunuz, ileri derecede akciğer kanseri.

TOPLUM SAĞLIĞI ÇALIŞMALARI YAPILMALI

  • Olması gereken nedir?
  • Dünyadaki protokol tarama yöntemiyle erken tanı alınabilecek, toplum sağlığını tutabilmek için çalışmalarda bulunmak. Aile hekimliği var ama nasıl uygulandığını hepimiz biliyoruz.

ÇERKEZKÖY’ÜN HAVASI KİRLİ ASTIM İLAÇLARI ÇOK KULLANILIYOR

  • Çerkezköy’ün sağlığını değerlendirir misiniz?
  • Beş yıldır Çerkezköy’deyim ve İrmet Hastanesi’nde görev yapıyorum. Sanayide ciddi bir büyüme var. Bu sanayileşme beraberinde çok farklı insan yapısını buraya getiriyor. Sanayinin agresif bir şekilde büyümesiyle çok ciddi bir çevre sağlığı problemi var. Hava kirliliğinden ötürü Türkiye’de en fazla astım ilaçlarının kullanıldığı yerlerden biri Çerkezköy, çocuk yaş grubu da dahil olmak üzere. Bu havanın ciddi anlamda kirli olduğunu gösteriyor.

BÜYÜK VAKALARA HAZIRLIKLI DEĞİL

Toplum kaynaklı hastalıklara baktığımızda belli dönemlerde ishal çok yaygın. Bu da altyapı ile ilgili problemlerin olduğunu gösteriyor. Aslına bakarsanız oturmuş yerler değil buralar. Çevreyle ilgili çok ciddi problemler var. Kömürlü termik santral kurulması, yine gündemde olan ciddi bir konu. Hava karardıktan sonra, nefes alırken zorlanmaktan ötürü bacalardan gaz yayıldığını hissediyorsunuz. Denetimden uzak bir ilçedeyiz. Yakın zamanda bir fabrika yangını oldu. Ölü yaralı olmadı ama hep denir ya, ‘Ramak kaldı, ramak kaldı…’ Belli başlı olaylar olur, sonra büyük bir olay olur. Bu tip vakalara çok hazırlıklı olmadığımızı görüyoruz.

KANALİZASYONUN ETKİSİ 10 SENE SONRA GÖRÜLEBİLİR

  • Geçtiğimiz aylarda malum bir kanalizasyona sabote vakası yaşandı. O süreçte insanlara ilişkin gözleminiz oldu mu?
  • Kanalizasyon patlağında, psikolojik rahatsızlıklar yaşandı. Nasıl bir çevre kirliliğidir ki okulun yeri değiştirildi. Ufak tefek vakalar haricinde hasta yansıması olmadı. Bu tip durumlarda astım hastaları provoke oluyor. Ama çok büyük ihtimalle kanserojen bir maddedir. Bu tip durumları akut dönemde, kısa süreçte göremiyorsunuz. Kanser çok sinsi bir hastalık. Kanser ortalaması şu anda Türkiye ortalamasının üzerindedir. 10 sene sonra artan vakaları neye bağlayacağız. Kanalizasyona atılan o maddeye mi bağlayacağız, hava kirliliğine mi bağlayacağız. Ki bunlar bildiklerimiz, bilmediğimiz bir çok vaka da mutlaka oluyordur.Elimizde düzgün, istatistiki veriler olmadığı için net bir tespitte de bulunamıyoruz.

TEPKİ VERMEKTE KAYGILIYIZ

  • Bu gibi sorunları çok fazla dile getiren de yok…
  • Kimse buraya kalıcı olarak gelmediği için sıkıntı yaşanıyor. İki üç yıl çalışıp gitmeyi düşünüyor insanlar. Hekim düzeyinde de öyle. Herkes, ‘Benim değil burası’ gözüyle bakıyor. Bir tepki verme noktasına da gitmiyorlar. Türkiye’nin genel problemi o. Tepki verme noktasında kaygılıyız.

İSG KURALLARINDA UYGULAMA HATALI

  • İş kazası, özellikle organ kopmaları vakalarında hastaneniz yeterli mi?
  • Öncelikle şunu belirtmek isterim ki iş sağlığı ve güvenliğinde bir uygulama hatası olduğunu savunuyorum. Varsayalım işverenim, benim işyeri hekimim veya İSG uzmanımın parasını ben veriyorum.

ORGAN KOPMALARI SIKLIKLA YAŞANIYOR

  • İş kazalarında organ kopma vakaları sıklıkla yaşanıyor. Daha çok işyerlerinde çalışan kişiler genç oldukları için kanser olmalarını, bu koşullardan etkilenmesini beklemiyoruz.  Yakın zamanda 26 yaşında, karaciğeri dört yerinden parçalanmış bir çalışanı kurtaramadık. Şakır şakır kanamış, durduramadık. Bu tür ölümlü kazalar ne yazık ki var.

BU BİR EKİP İŞİ O EKİP İRMET’TE VAR

Organ kopmalarına müdahale için kadromuzda mikro cerrahimiz var. Plastik cerrahi ve ortopedistlerimiz var. En basit parmak kopmasında dahi yerine dikme işlemi üç saatlik bir işlem. Bu da kısa bir süre değil. Hakeza bu kişinin beş parmağının da koptuğunu düşünürseniz 15 saat sürüyor. Bu bir ekip işi. Biz plastik cerrahimizle, ortopedistimiz ile dönüşümlü olarak bu ameliyatı yerine getiriyoruz.

BAŞARI ORANI YARALANMA BİÇİMİNE BAĞLI

Burada kritik nokta şu: Organlar çoğu zaman düzgün bir şekilde gelmiyor. Makineye sıkışmış bir parmakla prese sıkışmış bir parmak arasında tedavi süreci çok farklı. Düzgün kesildi mi dikiyorsunuz iyileşiyor ama makine alıp kopartıyor. Bu tür vakalarda başarı şansı düşük. Bu tür vakalar alışılagelmiş şekilde İstanbul’a gidiyordu. Biz mikrocerrahi işlemini başlattığımızdan beri burada da tedavisi yapılabiliyor ama eski alışkanlıklardan ötürü İstanbul’a götürülen vakalar da olabiliyor. Bu tedavideki başarı oranı yaralanmaya bağlı.

KOPMUŞ ORGAN BEZ İÇİNDE GELMELİ. BUZA KONMAMALI

  • Organ kopmalı iş kazası yaşandığında, kazayı geçirenin yakınındakilerin yapması gerekenler nedir?
  • Etrafındakilerin yapması gereken kopan parçayı temiz bir bezin arasına koyup getirmek. Başka hiçbir şey yapmaya gerek yok.  Asla buza temas ettirmemeliler.Aynı sıcak gibi buz da yakar. Dikebileceğiniz bir organı dikilemeyecek bir hale getirebilirsiniz. Orada geçecek 5-10 dakikalık sürenin çok önemi yok. Bize organın zedelenmemiş şekilde gelmesi lazım.

PARMAK KOPMASI İSE AMBULANS ÇAĞIRMAYIN. KENDİNİZ GETİRİN

Parmakta bir kopma varsa bence ambulans çağrılması doğru tercih değil. Hele ki Çerkezköy gibi yerlerde çok ciddi sayıda ambulans yok. Şöyle düşünürseniz, hemen karşımız OSB. Hastaneye iki üç dakikalık bir mesafede.

YÜKSEKTEN DÜŞTÜYSE MUTLAKA AMBULANS ÇAĞIRIN

Ciddi bir yaralanmaysa, yüksekten düşme vakalarında ise ambulans çağrılmalıdır çünkü olası bir omurga kırığını sinirlerde tam kesi haline getirme riski var. O kişiyi hayatının sonuna kadar felç de bırakabilirsiniz.

ASTIM AYNI ZAMANDA BİR İSG KONUSUDUR

  • Birazda astıma değinsek?
  • Astım vakalarında hastalıklı kişiyi etkileneceği ortamlardan uzak tutmak önemli. İşte orada da iş sağlığı ve güvenliği gündeme giriyor. Hangi kişinin hangi işte çalışabileceği doğru tespit edilmelidir. Gerçekten bu adam bu işe uygun mu, düzgün yerlerde akredite yapılması lazım. Gerçekten solunum problemi, astım problemi olan bir kişiyi tozun dumanın olduğu yerde çalıştırmamak gerekiyor. Kişinin de sistemi delmek adına, ‘Bana çalışır raporu verin. Yoksa işsiz kalacağım’ dememesi gerekiyor.

O RAPORLARIN ÇOK SAĞLIKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM

O raporların her yerde, aynı kalitede yapıldığını, çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Biz raporu değil tetkikleri vermekle yükümlüyüz. Solunum yollarında, akciğerde veya başka bir organda problem var mı, onu görüyoruz. Laboratuvar tetkiklerinin doğru yapılması adına çalışıyoruz. Hastane bünyesinde düzgün yapılıyor ama merdiven altı yerler de var. Sonuçta hekimlerin görmediği yerler de var mı, evet var.