"Tek Adam Aldanır Parlamento Aldanmaz"

Kuruluş aşamasındaki Hayır Partisi Genel Başkan Danışmanı Emre Kocaoğlu, Marmara Haber'e değerlendirdi. Kocaoğlu, Hayır Partisi'nin hayır gerekçesinin kısa, öz, net ve tek olduğunu söyled

SİYASET 19.02.2017 21:23:00 0

Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birini nisan ayının 16’sında yaşayacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne geçerli olan parlamenter sistemin tamamı veya devamı halka sorulacak. Bu bildiğimiz anlamda genel veya yerel seçim olmamakla birlikte ülkemiz siyasi partileri “Evet/Hayır” ikileminde tavırlarını aldı ama bir yenileri daha doğrusu yeni adayları var ki tavrını ismine taşıdı. Sadece ülke değil dünya siyaseti genelinde bir ilke Edirneli Tuna Bekleviç’in öncülüğünde kuruluş hamlesi yapılan Hayır Partisi ile yapıldı. Her ne kadar İçişleri Bakanlığı partinin kuruluşuna ilişkin evrakları aldığına dair belgeyi vermese de ülke genelinde saha çalışmalarını sürdürüp “Hayır” propagandası yapıyorlar. Hayır Partisi’nin kurucusu kadar genel başkan danışmanı Emre Kocaoğlu da Trakya’ya yabancı bir isim değil. Sendikacılık yıllarında Çerkezköy’ü de mesken tutan ve halen Antalya’da yaşayan Kocaoğlu ile Hayır Partisi’ni ve hayır gerekçelerini sorduk. Kocaoğlu, Marmara Gazetesi’nin sorularını yazılı yanıtladı:

 

HAYIR PARTİSİ DÜNYADA BİR İLKTİR

  • Türkiye’de kısa soluklu çok parti oldu ama daha kuruluş aşamasında, “Ben kısa solukluyum” mesajını aleni veren ilk ve tek parti Hayır Partisi demek yanlış olur mu?

 

  • Çok haklısınız, övünmek gibi olmasın ama bizim gibi bir parti şimdiye kadar kurulmadı. Sadece bizde değil, dünyada da kurulmadı. Yani biz dünyada bir ilkiz. Bu iktidar yolsuzlukta, baskıda falan dünya birincisi olabilir, ama bizde demokrasi yolunda ve tek adam zorbalığına karşı böylesine yaratıcı bir model getirmekte dünya birincisiyizdir. Bu harika modelin mucidi de Sayın Tuna Bekleviç’tir, kendisini ve arkadaşlarını bu vesileyle bir kere daha kutluyorum. Bunca yıllık sendikal ve siyasi hayatımda böylesine idealist, fedakâr ve olumlu anlamda yaratıcı bir kadro görmemiştim. Ahir ömründe bunu da görebildiğim için çok memnunum. Evlatlarımın ve torunlarımın yaşayacağı yarınki Türkiye’ye şimdi daha güvenle bakıyorum.

 

ÖNCE TEREDDÜT SONRA TAKDİR

 

  • Partinin kuruluşunun açıklanmasının ardından -olumlu olumsuz- ne tür tepkiler aldınız?

 

  • Eski bir sendika liderimizin sözüyle cevap vereyim: “İyiler iyi tepki verdi, kötüler kötü tepki verdi.”

Latife bir yana, genelde önce sürpriz tepkisi, sonra biraz tereddüt, daha sonra da büyük takdir oldu. İnsanlar bu kadar farkı görüşten insanın tek bir hayır ideali uğruna bunca fedakârlığa katlanması gibi bir yeniliği siyasi hayatımızda görmedikleri için önce biraz tereddüt ettiler. ‘Siz kimsiniz, nesiniz, neden böyle alışılmadık işler yapıyorsunuz’ falan dediler. Sonra baktılar ki biz samimiyiz, hayırdan başka bir beklentimiz yok, çok takdir ettiler. Ülkenin her yanından takdir ve destek mesajları yağmaya başladı.

Tabii iktidar çevreleri ve paralı tetikçileri çok rahatsız oldular. Başta Tuna Bey olmak üzere hepimizi tehdit ve iftira yağmuruna tutular. Mesela Tuna Bey’e “AKP’de aradığını bulamadığı için şimdi CHP’ye yaranıp oradan Milletvekili olmak istiyor” diye iftira attılar. Yahu ne CHP’si? Tuna Bey bir demokrat, bir liberal adam, ne alakası var başka partiyle? Üstelik Tuna Bey’in AKP macerasını kimse bilmese bile ben biliyorum. AKP’nin kapanma davası sırasında sırf demokrat damarı yüzünden onlara öyle destekler verdi ki adeta o moralle ayakta kaldılar. Bunu şimdi kimse inkâr etmesin, ben o sürecin canlı tanığıyım. Daha sonra da sırf Tuna Bey’e medyun-u şükran (teşekkür borçlu) oldukları için önce Bakanlık düzeyinde danışmanlık, daha sonra da Edirne’de ikinci sıra adaylık verdiler. Bu da aslında ondan yararlanmak ve sonra onu yemek içindi, çünkü AKP’nin Edirne’de iki milletvekili çıkarması görülmüş şey değil. Samimi olsalardı seçilecek yerden gösterir ve onun gibi bir değerden Meclis’te yararlanırlardı. Ama biat kumaşından olmadığı için işlerine gelmedi tabii.

AKIL VE KALİTEYE EZİLENLER

BÖYLE İFTİRALAR ATAR

Ama böyle iftiralar çok yapıldı, daha da yapılacak. Mesela CIA ajanı dediler, o nasıl bir şeyse. Onlar CIA denen kirli casus örgütünün eli kanlı müdürünü (üstelik seçilmiş bile değil, atanmış bir memur) Saray’da eşit muhatapmış gibi kabul edip resim çektirince bir şey olmaz da, Tuna Bey İngilizce bildiği için CIA ajanı olur. Çok komik ama oluyor işte. Bunlar sendikal ve siyasi hayatımda benimde çok başıma geldiği için mekanizmayı biliyorum. Bir insanın aklı ve kalitesi altında ezilenler mutlaka böyle iftiralar atarlar. Şimdi olan da aynı şey. Tabii kimse aldırmıyor bu saçmalıklara, herkes gülüp geçiyor.

RESMİ TEŞKİLATLANMA EVRAK SONRASI

 

  • Evraklarınız bugün resmen teslim alınıp alındı belgesi verilse, günümüz itibariyle kaç il veya ilçede teşkilatlanma tamamlandı?

 

Teşkilatlanma konusunda şimdilik il ve ilçe bazında bir rakam veremem, çünkü parti henüz kurulmadı. Resmi teşkilatlanma ondan sonra olacak. Ama şunu söyleyeyim.Belirttiğim gibi ülke çapında 100 binden fazla gönüllümüz var ve hepsi canla başla çalışıyor. Tuna bey ve arkadaşları ülkeyi il il, ilçe ilçe gezip halka buluşuyorlar, sivil toplumla ve kanaat önderleriyle temas ediyorlar. Yani gayet yaygın bir ağımız var ve faaliyetimiz aslanlar gibi devam ediyor. Hem de artarak.

SORU TEK: TÜRKİYE ATEŞE

ATILSIN MI, ATILMASIN MI?

 

 

  • Hayır Partisi’nin hayır gerekçeleri, temel başlıklar altında nedir?
  •  
  • Bizim Hayır gerekçelerimiz çok kısa. Öyle madde madde uğraşıp teknik ve hukuki gevezeliklere hiç gerek yok. Çünkü soru çok basit: Türkiye’nin ateşe atılmasını istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Çünkü tek adam rejiminin özü budur. Tek adam rejimine giderseniz Türkiye’yi ateşe atmış olursunuz. Bu kadar basit. Bunun cevabı da elbette “Hayır” olacaktır.

Parlamento bir milletin oksijeni gibidir. Tıpkı oksijen gibi, varken elle tutulmaz, gözle görülmez. Hatta hissedilmez. Ne işe yaradığı takdir edilmez. Ama birkaç saniye için bile kesilse nefessiz kalırız. O zaman anlarız oksijenin ne kadar değerli olduğunu. Parlamentoda işte böyle bir şey. Varlığını fark etmesek de yaşamamız için şart.

Tek adam rejiminde her şey o tek adamın ferasetine bağlı. O adam iyiyse her şey iyi. Ama o adamın her zaman iyi olacağına garanti var mı? Veya bugün iyi olsa da yarın aldatılmayacağını garanti edebilir miyiz? Yok cemaatti, yok PKK’ydı, yok Esad’dı, yok Putin’di, yok Obama’ydı, yine birileri aldatırsa ne yapacağız? Bütün yetkiler tek adamda toplanacağı için yapacağımız hiçbir şey yok. Hıçkırığımızı içimize atıp o aldatılmışlık yolunda ağlaya ağlaya biz de gideceğiz. Çoluğumuzla çoğumuzla perişan olacağız. Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?

TEK ADAMI ALDATMAK KOLAY…

Oysa parlamenter rejimde böyle sorunların çözümü mümkün. Yüzde yüz garanti değil ama hiç olmazsa mümkün. Çünkü bir tane “tek adam”ı aldatmak kolay olabilir, ama Parlamento’daki 550 insanın hepsini aldatamayız. İçlerinden bazıları aldanmaz ve diğerlerini uyarır. Milleti uyarır. Bizim gidip derdimizi anlatabileceğimiz insanlar daima bulunur koca bir parlamentoda. Ama bütün yetki tek bir sarayda ise bırakın o tek adamı, onun yaverlerine bile ulaşamayız, ulaşmaya kalksak bir güzel dayak yeriz.

Onun için parlamenter rejimin değerini bilelim, kendimizi ve vatanımızı tek adam ateşine atıp yakmayalım. Biliyorum ki Türkiye bunun bilincindedir. Bu sebeple tek adam ateşine atlayıp kendisini yakmayacaktır ve sandıkta mutlaka hayır diyecektir.

 

SABAH ERKEN KALKANIN KEYFİNE BIRAKMAKTIR

 

  • Türkiye’de tek adam yönetimi, kişi farkı gözetmeksizin ve sizce, ne gibi riskler içeriyor?

 

  • Tek adam yönetimi demek Türkiye’yi sabah erken kalkan kişinin keyfine bırakmak, yani kısaca ateşe atmaktır. Unutmayalım ki tek adam da insandır ve her insan yanlış yapar. Tek adam rejiminde ise bu insanın yanlışı bütün ülkeyi yakar, çünkü geri dönüşü yoktur.

 

12 EYLÜL DARBECİLERİ BÖYLE YAPARDI

 

  • Türkiye’de parti kuruluşu için başvurular hiç Hayır Partisi için yapılan oyalama kadar uzun süre bekletilmedi veya öyle hatırlıyoruz. Bekletme gerekçesi olarak söylenen bir şeyler var mı, nedir?

Çok doğru hatırlıyorsunuz, demokrasi zamanında hiçbir partinin kuruluşu böyle bekletilmedi. Sadece 12 Eylül darbecileri böyle yaparlardı. Mesela Evren Paşa’nın(Kenan Evren) kendi adamlarına (Sunalp Paşa’ya) kurdurduğu meşhur Horoz Partisi (!) seçimde rakipsiz kalsın diye rahmetlilerTurgut Özal’ın ANAP’ı ile Erdal (Erdal İnönü) Hoca’nın SHP’sinin adaylarının bir kısmını onaylamamıştı. Ve bu partiler seçimlere zar zor yetişmişlerdi. Üstelik birçok tesadüfi adayla.

Ama Evren Paşa adı üstünde çirkin bir darbeciydi ve üstelik böyle engelleme hakkını da kendi kendisine yasayla tanımıştı. Oysa şimdi güya darbe yok ve güya demokrasi var. Ve iktidarın hiçbir partinin kuruluşunu engelleme hakkı yok. Yasaya göre partilerin kuruluşu izne bağlı değildir, kuruluş evrakı İçişleri Bakanlığı’na verildiği anda parti kuruluşu biter. Sadece parti evrakında ve kurucu listesinde yanlış varsa bunların düzeltilmesi istenir, bunlar düzeltilir düzeltilmez de alındı belgesi verilir ve parti resmen kurulmuş olur.

 

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SUÇ İŞLİYOR

 

Oysa şimdi Hayır Partisi’ne ne yaparsa yapsın hayır deniyor. Sebebi sorulunca da bugün git yarın gel gibilerden saçma sapan cevaplar veriliyor. Gösterilen gerekçelerin hiç birisi hukuki değil, tamamen keyfi. Hatta düşünebiliyor musunuz, bir seferinde “Valla kusura bakmayın, bilmem ne beyle bilmem ne hanım bugün Ankara’da değiller, dönsünler öyle bakarız” falan gibi komik laflar bile edilmiş. Neresinden bakarsanız bakın yasa dışı bir şey. Açıkça suç işliyorlar.

Tabii bir de işin gayri resmi yanı var. Bunu da, adını vermeyeceğim bir dairede bir yetkili gayri resmi olarak itiraf etmiş. “Kimseye söylemeyin siz haklısınız ama falan kişi bize talimat verdi, ‘Ben size aksini söylemedikçe sakın alındı belgesi vermeyin’ dedi” demiş. Tabii bu isimleri vermem. Ama olan bu. Tamamen kanunsuz şeyler yapıyorlar. Suç işliyorlar.

Ama bu suçları bizi yıldırmıyor, tam tersine sevindiriyor ve güçlendiriyor. Çünkü korktukları anlaşılıyor. Düşünün, 15 yıldır iktidarda olan bir parti henüz kurulmakta olan bir taze partiden korkuyor. Demek ki biz çok güçlüyüz, yani hayır fikri toplumda çok güçlü.

 

CEPSEVERLER GİDECEK VATANSEVERLER GELECEK

 

Bizim de istediğimiz de bu zaten. Hayırlar güçlü olsun ve referandumda bu zorbalık teklifi reddedilsin istiyoruz, başka bir şey değil. Çünkü vatanımızın hür ve bağımsız kalmasını, milletimizin bölünmemesini, düşmanlık değil dostluk ve huzur içinde yaşamasını istiyoruz, başka bir şey değil. Demek ki bizim istediğimiz gerçekleşme yolunda ki iktidar bu kadar korkuyor.

Bunların korkusuna karşı rahmetli Aşık İhsani’nin meşhur beytini hatırlatmak isterim: “Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar / Geliyoruz, geleceğiz yakındır.” Tabii burada gelecek olan Hayır Partisi olarak biz değiliz, Türkiye olarak biziz. Bu referandumda hayırlar galip gelecek, cepseverler gidecek ve vatanseverler gelecek. Korktukları işte budur. Bunun için de korkmaları lazım.

 

HAYIR PARTİSİ KAYGI SAHİBİ HAYIRCILARI DA TOPARLAYACAK

 

  • Hayır Partisi, referandumda hayır demeye meyilli ama hayır diyen partilerden hiçbirini beğenmeyen, o partilerden herhangi birini gerekçe gösterip, ‘Onlar hayır diyorsa ben diyemem’ diyen kitleler üzerinde bir etki, toparlayıcı bir unsur olacak mı?

 

  • Tabii ki olacak. Ve oluyor. Çünkü bizim içimizde tek bir parti yok, bütün millet var. Bütün Türkiye var. Her partiden, her ideolojiden insan var. Mesela ben ANAP’lıyım, eskiden de ANAP’lıydım, hala da ANAP’lıyım. ANAP kapansa da açılsa da öyleyim. Milletvekilliği yaptığım bir partiden sonra başka bir partiye gitmeyi kendime yakıştıramam. Ama referanduma kadar sadece Hayır Partiliyim ve sandıktan hayır çıkması için bu partinin emrindeyim. Tuna Bey şu anda benim de genel başkanımdır ve ona bir genel başkana gösterilmesi gereken saygıyı gösteririm. Bundan da şeref duyarım. Çünkü partili olma terbiyesi budur.

Hayır Partisi’nin böylesine çok renkli bir Türkiye bahçesi olması onun zenginliğidir, gücüdür. Nitekim şimdiden 100 binin üzerinde gönüllümüz var, ülkemizin dört bir yanında vızır vızır çalışıyorlar. Bunca yıllık partilerin hangisine halk bu kadar kısa zamanda bu kadar büyük teveccüh göstermiş? Zaten bu yüzden iktidarın bizden ödü patlıyor, medyada adımızı geçirtmiyor, tam bir sansür uyguluyor. Canı sağ olsun, elinden geleni, ardına koymasın. Onun zorbalığı varsa bizim de haklılığımız var. Ve elbette hayır kazanacak.

Asıl sorunuza ise çok kısa bir cevap vereceğim. Sözünü ettiğiniz ve hayır oyu vermeye meyilli ama kendisi gibi hayır diyen o veya bu partiyi, lideri gerekçe göstererek sandığa gitmeyi düşünmeyenler bu tutumlarını sürdürürlerse ister istemez evetçilere yarayacak. Onlar da seçim günü doğru olanı yapıp sandığa gidecekler ve zaten hayıra meyilli kişiler olarak hayır oyunu kullanacaklardır. Bu zeminde Hayır Partisi özellikle o kitle için toparlayıcı bir unsurdur, zaten iktidar da bunun farkındadır ki kuruluşunu oyalamaktadır.

 

TÜRKİYE’YE VE MİLLETE GÜVENİYORUM

 

  • Serbest düşünceleriniz?
  • Şimdi önce size teşekkür edeyim. Sonra da milletime şimdiden teşekkür edeyim, referandumda hayır deyip Türkiye’mizi ateşe düşmekten koruyacakları için.Ben Türkiye’ye ve millete güveniyorum. Yunus Emre’lerin ve diğer Anadolu bilgelerinin genlerini taşıyor bizim milletimiz. Her zamanki gibi yine en doğrusunu yapacak ve sandıkta bu kirli hesaplara hayır diyecek. Buna inanıyorum ve herkese hayırlı referandumlar diliyorum.

 

BİR TARAFI ÇERKEZKÖYLÜ: İstanbul’da dünyaya gelen Ali Emre Kocaoğlu, 1980 öncesi 1968 kuşağı içerisinde yer aldı, ağır bedeller ödedi. 1980 sonrası aktif sendikacılık ve siyaset yaparken Turgut Özal’ın ısrarlı davetleri ile Anavatan Partisi’nde yer aldı. ANAP İstanbul İl Başkan Yardımcılığı ve 21’nci dönem İstanbul Milletvekilliği yaptı. Bir dönem Türk Demokrasi Vakfı başkanlığı görevinde de bulundu. Türk-İş’te eğitim ve araştırma müdürlüğü görevlerinde bulundu. Bu konfederasyon çatısındaki Teksif’te de çalışmalar yürütürken yolu Çerkezköy’e de sıklıkla düştü. Yaşamını halen Antalya’da sürdürüyor.