'Open Days'a Trakya'dan 3 başkan katıldı

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, 12-15 Ekim 2015 tarihleri arasında Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda gerçekleştirilen 'Open Days' adlı programa katıldı.

GÜNDEM 18.10.2015 19:58:00 0

33 ülkeden 7 bin yerel seçilmiş ve atanmış yöneticinin katıldığı “Open Days’ adlı etkinlikte ‘Yerel Yönetimlerin AB’ye Giriş Sürecinde Üstlendikleri Rol’ konulu bir konuşma gerçekleştiren Gürkan, Edirne ve Türkiye yararına güçlü mesajlar verdi. Türkiye’nin son günlerde mülteci ve terör olaylarıyla uğraştığını ifade eden Gürkan, “Biz bu sorunlarla başa çıkmaya çalışıyoruz ama bu sorunlarda dostlarımız dediğimiz sizleri de yanımızda görmek istiyoruz. Tolstoy’un bir söz var; ‘Acı hissediyorsan, canlısın. Ama başkalarının acılarını hissediyorsan insansın” dedi.

 

Belediyelerin kendi aralarında ve AB’li muhatapları ile siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel diyalog oluşturması amacıyla kurulan SODEM’e (Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği), meclis kararıyla üye olan Edirne Belediyesi, 12-15 Ekim 2015 tarihleri arasında Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştirilen ‘Open Days’ adlı programda yer aldı. Brüksel’de Edirne’yi, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan temsil etti.
12-15 Ekim 2015 tarihleri arasında düzenlenen, 7 bin yerel siyasetçi ve yöneticiyi bir araya getiren “Open Days” 13. Avrupa Bölgeler ve Şehirler Haftası etkinliklerine Türkiye’den; Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ve yönetim kurulu üyeleri Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina, ile SODEM üyeleri Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak, Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı, Mahmudiye Belediye Başkanı İshak Gündoğan, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Jale Nur Süllü, Büyükçekmece Belediye Başkan Vekili Coşkun Tanış, Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcısı Melih Savaş, Çankaya Belediyesi Meclis üyeleri ve SODEM Onursal Başkanı Av. Selami Öztürk, katıldı.
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ın da dahil olduğu heyet Brüksel’de ilk olarak AB nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi ve Büyükelçi Selim Yenel’i ziyaret etti. Gürkan, ayrıca AB Parlamentosu’nda ‘AB’ye aday ve üye ülkelerde genç işsizliği ile mücadele, ortak sorunlara, ortak çözümler, IPA ülkelerde genç işsizliğini azaltmak amacıyla yeni bir yaklaşım arayışı’ toplantısına katıldı. Başkan Gürkan, ‘Yerel Yönetimlerin AB’ye Giriş Sürecinde Üstlendikleri Rol’ konulu bir konuşma yaparak, 33 ülkeden 7 bin yerel seçilmiş ve atanmış yöneticinin katıldığı bir platformda Edirne’yi tanıtma imkAnı buldu. Toplantının açılış konuşmaları SODEM Başkanı ve Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Friedrich Ebert Vakfı Brüksel Direktör Yardımcısı Johanna Lutz yaptı. Moderatörlüğü Friedrich-Ebert Vakfı Türkiye Temsilciliği Direktörü Felix Schmidt tarafından yapılan panelde, Avrupa Parlamentosu Milletvekili İsmail Ertuğ, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, AB Komisyonu Komşuluk ve Genişleme Genel Müdürlüğü Türkiye Dairesi Başkanı Myriam Ferran, Rhone-Alp Bölgesi Başkan Vekili-Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi Üyesi Bernard Soulage konuşmacı olarak yer aldı.
Birçok ülkenin yerel yöneticileriyle etkileşim kuran Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, 7 bin yerel yöneticiye seslenerek, Edirne’yi ve Edirne’nin AB kapsamında yaptığı çalışmalara değindi.Edirne’nin, Türkiye’nin en batısında yer aldığına değinen Gürkan, “Özellikle hafta sonları Bulgar ya da Yunan arkadaşlarımız Edirne’yi, Edirneli arkadaşlarımız da Bulgaristan’ı ya da Yunanistan’ı ziyaret etmektedir. Komşu ülkeler ile entegre olmuş adeta bütünleşmiş bir şehirdir Edirne ve Edirneliler… Yerel yönetimlerin önemi bu nokta da ortaya çıkıyor. Demokrasi yerelden başlıyor, kalkınma yerelden başlıyor, özgürlükler yerelden başlıyor. Eğer yereldeki ilişkileri temel insan hakları çerçevesinde güçlendirmeyi başarabilirseniz, hangi ülkeden, hangi milletten, hangi inançtan olduğunuzun, isminizin Ahmet mi, Alex mi olduğunun, Hristiyan mı Musevi mi Müslüman mı olduğunuzun fark etmediğini göreceksiniz. Fark gittiğiniz lokanta, giydiğiniz kıyafetten ibaret olacaktır” diye konuştu.
AB normlarının yerel yönetimlere daha fazla kaynak, zaman ve yetki ayırması gerektiğini düşündüğünü ifade eden Gürkan, “Çünkü yerel yönetimler insana doğrudan dokunan, sorunları doğrudan, ertelemeden çözen mekanizmanlardır. Eğer bir şehirde, bir sokakta problem varsa yerel yönetimler bunu en kısa sürede çözmek zorundadır. Çünkü halk doğrudan sizi görüyor, doğrudan size dokunuyor. Halkın, Belediye Başkanına günün 24 saati temas etme, yakalama, görme şansı vardır. Ama bir hükümet yetkilisiyle doğrudan temas haline geçmesi zordur. Ben eski bir parlamenter olarak, orada ki deneyimime de dayanarak söylüyorum; bir milletvekiline de doğrudan ulaşamazsınız. Ama bir belediye meclis üyesini bulursunuz. Cenazeniz varsa ilk ulaşacağınız kişilerden biri belediye başkanıdır. Bizim kentimizden örnek vermek gerekirse; çocuğunuza okula gitmesi için okul kıyafetini alamamışsanız, yine belediye başkanına ulaşırsınız. Evinizde suyunuz kesildiğinde yine belediye başkanına gelirsiniz. Yani hem kentin bütünüyle ilgili sorunlarda, hem de kişisel sorunlarda başvuracağınız ilk kişi, çalacağınız ilk kapı; belediye başkanı ve o kentin belediyesidir” diye konuştu.
“BİZ AB’NİN YAŞAM ŞARTLARINI İSTİYORUZ”
AB’nin yerel yönetimlere gereken önemi vermediğini dile getiren Gürkan, “AB’nin bugüne kadar olan uygulamalarına baktığınızda, yerel yönetimleri yok saydığını söylersek, AB’ye haksızlık yaptığımızı söyleyebilirim. Ama yerel yönetimlere gerektiği kadar yetki transferi ya da destek verildiğini söylersek, abartmış oluruz. AB makro düzeyde kararlar almaya çalışarak, yerel yönetimleri bence biraz gözden kaçırıyor ya da aklına gelmiyor ya da daha iyimser bir ifadeyle göremiyor. Bizim, bizim durumumuz da olan sınır ötesi kentlerin yararlandığı IPA Sınır Ötesi İşbirliği diye anlaşma var. Baktığınızda bu IPA Sınır Ötesi İşbirliği çalışmalarının çok çok cüzi rakamlarla, yani çok küçük rakamlarla yürütüldüğünü görüyoruz bugüne kadar. Bundan genel anlamıyla şikayetçi değiliz ama şöyle bir durum var; katılım öncesi ülkeler yada aday ülkelerden; Hırvatistan’ın IPA’dan aldığı para yüzde 11, Sırbistan’ın yüzde 6, Arnavutluk yüzde 11, Makedonya yüzde 5, Karadağ’ın yüzde 13, Kosova’nın yüzde 4,25 , Türkiye ise binde 25. Burada bir eşitsizlik, adaletsizlik göze çarpıyor. Biz AB’nin yaşam şartlarını, insan haklarını, özgürlüklere bakışını, demokratik standartlarını almak istiyoruz; adaletini almak istiyoruz. Ama almak istediğimiz adalet buysa biz bunu almak istemiyoruz” dedi.
“AB BU ADALETSİZLİĞİ GİDERMELİ”
AB’nin bu adaletsizliği gidermek için önünde bir fırsat olduğuna değinen Gürkan, “ IPA-2 başlıyor, yeni bir döneme giriyoruz. Önünde yeni fırsatlar var. AB’nin kendi standartlarını düzeltmesi, güvenirliğini test etmesi, bu anlamda kendine yeni bir paradigma açmasını hedefliyoruz. Biz IPA-2’de, aday ülkeler arasında meydana gelen bu dengesizliğin sizlerin tarafından giderileceğine eminiz. Bundan hiç kuşku duymuyoruz çünkü sizden kuşku duyarsak AB’den, AB’den kuşku duyarsak AB’nin adaletine duyduğumuz güven sarsılır” şeklinde konuştu.
“ TÜRKİYE’DE EDİRNE GİBİ SOSYAL DEMOKRAT BELEDİYELER VAR”
Yunanistan’la uzun bir süredir çözüme kavuşmayan İnterrek Projesine değinen Gürkan, “Yürütmeye çalıştığımız ancak, Yunanistan’ın tavrı nedeniyle başlatamadığımız, AB’nin de Yunanistan’ı adeta bir dokunulmazlık zırhına büründürerek, hiç üzerine gitmediği, hiç baskı yapmadığı bir konu var O’da interrek. Bakın benim şehrimle Yunanistan’ın arası sadece 3 km. Biz Yunanlılarla iş yapmak, proje yapmak istiyoruz. Hükümetlerin kendi aralarındaki problemler tabi ki bir noktaya kadar yerel yöneticileri ilgilendiriyor. AB’nin Türkiye’ye nasıl ki demokratik standartlar konusunda baskıları varsa, aynısına Yunanistan’a da yapması gerekiyor. Bu soruyu AB’nin artık kendisine sormasının zamanı gelmiştir. Türkiye’de özellikle demokrasiyi, çağdaş yaşamı, insan haklarını ön plana çıkaran sosyal demokrat belediyeler var. Bu belediyelerin sadece sınır ötesi işbirlikleriyle değil artık ulus ötesi işbirliğine de kapılarını açmasına sizler destek olmalı, bizlerin de önünü açmalısınız. Eğer sizler Türkiye’yi gerçekten partner edinmek istiyorsanız, sizler gerçekten Türkiye’yi kazanmak istiyorsanız bunun en kesin, en sağlam yolu sosyal demokrat belediyelerle yapacağınız işbirliğidir, bunun başka yolu yoktur. Çünkü biz dünyaya aynı pencereden bakıyoruz, aynı açıdan bakıyoruz, aynı bakış açısına sahibiz. Tıpkı Montaigne’nin dediği gibi, ‘neye baktığınızdan çok nereden baktığınız önemlidir’. Biz sizlerle aynı yerden bakıyoruz. İnsan haklarının evrensel demokrasi standartlarının herkes için standart olmasını istiyoruz” dedi.
Türkiye’de son günlerde mülteci ve terör sorunlarının yaşandığını ifade eden Gürkan sözlerini şöyle tamamladı:
“Başa çıkmaya çalışıyoruz. Ama bu sorunlarda dostlarımız dediğimiz sizleri de yanımızda görmek istiyoruz. Tolstoy’un bir söz var; ‘Acı hissediyorsan, canlısın. Ama başkalarının acılarını hissediyorsan insansın’ hepinize çok teşekkür ediyorum.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Gianni Pittella panelde, Türkiye’nin adaylığına verdiği desteği ifade eden bir konuşma gerçekleştirdi. Türkiye'nin AB’ye katılım sürecinde yerel yönetimlerin rolü, mülteci meselesi, Türkiye'de terör olayları ve SODEM çalışmaları ile yapılacak ortak çalışmalar üzerinde görüş alışverişinde bulunulan panelin sonrasında, parlamento binasında SODEM resepsiyonu düzenlendi.