EDİRNE'NİN İLÇELERİ

KEŞAN II. Abdülhamit Zamanında Keşan Doğu Trakya ve Keşan, 19. yüzyılın ikinci yarısında da bir Rus işgaline uğradı. İkinci Rus işgali 1878 yılı ocak ayında başlayıp 1879 yılı mart ay?

GÜNDEM 14.10.2015 13:29:00 0
EDİRNE

Keşan'a onların "Rus köyü" anlamına gelmek üzere "Rusiyon" adını verdikleri söylenir. Oysaki bu ad, Bizanslıların verdiği bir addı. İlçeye Rus işgallerinden çok önce gelmiş olan ünlü gezgin Evliya Çelebi de "Rusion" kelimesi yerine "Rusköy"ü kullanmaktadır. Rusların kaçamayanları öldürdüğünü, yağmacılık ve yıkıcılık ettiğini bilmekteyiz. İşgallerin başlangıcı sırasında Rus atlıları Enez'e kadar hızla uzanıp geçtikleri yerleri ateşe vermişlerdi. Rodop dağlarında örgütlenen Kuman Türklerinin torunları Pomak Türkleri ve diğer Türkler, Rus işgali sırasında boş durmamışlar ve Ruslara büyük kayıplar verdirmişlerdi. Onları örnek alan bazı Trakyalılar da çeteler kurup gerilla savaşı yapmışlardır.

İkinci Rus işgalinden sonra geri dönen halk arasında, barınaksızlık ve sefalet yüzünden, bu defa, tifüs salgını çıktı. Bu hastalık da nüfus kaybı verdirdi. Veba ve tifüs Rus askerleri arasında da çıkmış ve onları yıldırmıştı.
V. Mehmet (Reşat) Zamanı
20. yüzyılın birinci yarısında Keşan iki düşman işgali daha gördü. Birincisi Bulgar işgalidir. 24 Ekim 1912 tarihinde Bulgarlar tarafından kuşatılan Edirne, beş ay beş gün direnip açlık yüzünden teslim oldu. Keşan da Bulgar işgaline uğradı. İşgal öncesinde Keşan'ın mülki amiri, "Karnik Fikri" adında bir Ermeni yurttaşımızdı. Bulgarların yaklaşmakta olduğunu öğrenince devlet memurlarını yanına alarak ilçeden uzaklaştı.
İlçenin Karasatı köyüne komşu köylerde oturan Rum yerliler, Karasatılı Türklere bir oyun ettiler: Din ve mezhep birliği sebebiyle evlerinin Ruslar tarafından aranmayacağını ileri sürdüler. Komşularının silahlarını saklamak istediklerini bildirdiler. Karasatılılar onlara güvenip silahlarını emanet ettiler. Bu Rumlar, Bulgarlar gelmezden önce Karasatı'ya baskın şeklinde hücum ettiler. İlçe merkezine kaçamayanları öldürdüler. Yerli Rumlar, ilçemizin İzzetiye köyünde de böyle bir genel öldürmeye uyguladılar. Oysaki bu yerli Rumlar, Bizanslılar tarafından kültür değişimine uğratılmış Trak Türklerinin torunlarıydı. Ne yazık ki artık Türk olduklarının bilincini yitirmişlerdi. Dilleri de dinleri de değişmişti.

İLÇEDE DİRLİK DÜZEN BOZULDU

İlçe merkezindeki halk, camiye gitmek için bile sokağa çıkamayıp evlere kapanmış bekliyordu. Yollarda dirlik düzenlik bulunmadığından İstanbul'a ve Gelibolu üzerinden Anadolu'ya çekilmeye cesaret edemiyorlardı. Gelibolu'daki birliklerden birinin komutanı olan Doğu Karadenizli RAUF BEY, hemşerisi askerlerden gönüllüler sağlayıp kendi girişkenliği ile bir küçük birlik meydana getirdi. Bu birlikle Keşan halkının imdadına koştu. Emrindeki 200 fedai askerle Bahçeköy'e gelip mola verdiğinde Keşan metropolitine (papazına), askerleri için yiyecek hazırlaması emrini gönderdi. Keşanlılardan bazıları bu birliğe karşılayıcı olarak yola çıktılar. Yerli Bulgarlar ve Rumlar, korkularından, komşuları olan Türklerin evlerine sığındılar. Türkler bu sığıntı komşulara misafirperverlik gösterdi ve onları ele vermediler. Zaten Rauf Bey, onları aramadı. Sadece, Türklere yapılmış ve yapılacak eziyetlerin yanlarına kar kalmayacağına dair bir bildiri yayınladı. Sonra Keşan halkını toplayıp koruyarak onları Gelibolu'ya iletti. Yerli Hristiyanlar, Bulgarlar geldiğinde öldürülecek Türklerin bir listesini hazırlamışlardı ama bu niyetlerini uygulayamadılar. Keşan'da birkaç ihtiyardan başka Türk kalmadı. Bu ihtiyarlardan birinin ne olduğu anlaşılamadı. Diğerlerini öldürmediler.

ATATÜRK KEŞAN’DAN GEÇİP EDİRNE’NİN ALINMASINI İŞARET ETTİ
Bulgar kralı FERDİNAND, ilçe merkezine gelip orduevi karşısındaki okul binasında birkaç gün kaldı. Yunanca kitap elli mermer bloklardan birini, oralara kadar ilerlediğini ispatlamak üzere, Gelibolu yarımadasındaki eksmil tepeye taşıttı. Bulgar askerleri, Ortacami (Kırmızı cami) adlı mabedi yakıp yıktılar. Tahta camii, tavla (at ahırı) olarak kullandılar. Büyük caminin minaresini kurşunladı ve halılarını aldılar. Süleyman Zati Efendi zaviyesini onların yaktığı söylenir. Temmuz 1913'te ilçeyi de boşaltıp memleketlerine dönmek zorunda kaldılar. Bu sırada küçük rütbeli bir subay olan Mustafa Kemal Bey (ATATÜRK) , küçük birliğiyle Keşan'dan geçip Edirne'nin geri alınması işine katıldı.

İLÇE YIKINTILARINI GİDEREMEDEN BALKAN SAVAŞI BAŞLADI
Bulgar işgalinin bitiminden bir yıl kadar sonra, Birinci Dünya Savaşı başladı. İlçe, Balkan Savaşı yıkıntılarını giderecek bayındırlık çalışmalarına girişemeden, eli silah tutan erkeklerini orduya verdi. Keşanlılar da iki yıl süre ile çeşitli cephelerde savaştılar. Çarpışmalar, 30 Ekim 1918'de yürürlüğe giren MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI ile sona erdi. O günleri yaşamış yaşlılar ve onlardan dinlemiş orta yaşlılar, 1. Dünya Savaşı olaylarını, "Seferberlik" terimini kullanarak anlatırlar.

BİZANS İMPARATORLUĞU SINIRLARI İÇİNDE DE YER ALDI
Orhan Gazi'nin kayınbabası olan 6'ncı Yuvannis (Kantakuzinos), önceleri Aydınoğlu Umur bey'den yardım görmüştü. Sonra, Osmanoğullarından yardım istedi. Doğu Trakya'nın Bulgar ya da Sırp egemenliği altına girmesini istemeyen Türkler, 6'ncı Yuvannis'e askeri yardımlar gönderdiler. Osmanlı - Türk kuvvetleri Trakya'ya tekrar tekrar geçerek önceleri bir sınıf kavgası niteliği almış olan taht mücadelesinden doğma karışıklığı bastırdı, sonraları Sırp ve Bulgar ilerlemelerini önledi. "Derviş -gazi" unvanını taşıyan Osmanlı erlerinin bazıları Anadolu'ya dönmeyip Trakya'nın boş ve tenha kısımlarına yerleştiler. Onların kurdukları tekkeler, illerde kurulacak Türk köylerinin temeli ya da çekirdeği oldu. İlçede yerleşmiş Alemdar Baba, Garip Baba, Emel Baba, Mercan Baba fetihten önce Bizanslılara yardım için gönderilmiş kuvvetlere bağlı Türk erleri olsa gerektir. Keşan, 10 yüzyıla yakın süren Bizans İmparatorluğu egemenliği sırasında, bu imparatorluğun "Rodop İli"nin sınırları içindeydi.
HERSEKZADE AHMET PAŞA ZAMANI
Keşanlı olan Hersekzade Ahmet Paşa İkinci Bayezıd ve Yavuz Selim zamanlarında dört defa sadrazamlıkta bulunmuş, muharebelerde şecaati (yiğitliği) ile tanınmış vezirlerdendir. Hersek beyinin oğlu olup esir sıfatıyla İstanbul'a getirilmiş, Enderun'da (Saray Okulunda) yetiştirilmiştir. Anadolu Beylerbeyi iken II. Bayezit'in tahta çıkışında gördüğü hizmetten dolayı padişaha damat oldu.
1846’da Mısırlılara karşı kahramanca muharebe ederken yaralanıp esir düştü. 1497 yılında ilk defa sadrazamlığa getirilip bir yıl sonra azlolundu (görevinden uzaklaştırıldı). Kaptan-ı Derya (amiral) olarak İnebahtı'nın fethine memur edildi. (İnebahtı'yı almakla görevlendirildi.) Gerek bu seferde gerekse Midilli'nin Venedikliler ablukasından (kuşatmasından) kurtarılmasında yararlıklar göstermiştir. 15O3'te ikinci defa sadrazam olarak bu makamda 3 yıl bulunmuş ve tekrar kaptan-ı derya olmuştu. 1511 'deki üçüncü sadrazamlığında, bir Yeniçeri isyanında ölümden zor kurtuldu. Dördüncü defa olarak Birinci selim'in (Yavuz'un) cülusunda (tahta çıkışında) sadrazamlığa getirilmiş ve İran seferinde büyük hizmetler görmüştür. İki yıl sonra azledilerek Bursa Muhafızlığına tayin edilmiş ve 1516 yılında Bursa’da ölmüştür.

Hazırlayan/Seyit SÜREN