Edirne'nin Semt ve mahalleleri -2

İstanbul Yolu - Ayşe Kadın Kalenin aynı adı taşıyan kapısından başlayan bu semt, kentin doğusuna doğru uzanır. Bu semtin kurucuları arasında, özellikle yolun bitiminde, cami ve mahallesi ile Kadı Bedreddi

GÜNDEM 21.06.2015 14:39:00 0
Edirne

Sitti Sultan'ın aynı semtte bir cami ve saray, yine aynı yerde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın bir saray yaptırdığı, bu sarayın sonradan Mülkiye Rüştiyesi olarak kullanıldığı bilinmektedir.

 

Kıyık (Kıyak Baba) - Buçuk Tepe

 

Bu semt adını, Edirne'ye ilk girenlerden ve sonradan adına bir zaviye ve türbe kurulan Kıyak Baba'dan almıştır. Kentin kuzeydoğu yönünde uzanan cadde bugün de aynı adla anılmaktadır. Fetihte baruthane ile Yeniçeri ortaları burada yapılmıştır. Kıyak Baba'nın mezarı da Kıyık halkı tarafından yaptırılan Kıyık Camisi yanındadır. Kıyık yönünden Edirne'ye giriş, Selimiye Camisi'nin en güzel göründüğü açılardan birini oluşturur. Edirne'nin 104 metreyle en yüksek tepesi olan ve günümüzde mezarlık olarak kullanılan Buçuk Tepe bir isyanla ünlenmiş ve adını bu olaydan almıştır. Küçük yaşta padişah olan Fatih Sultan Mehmet döneminde, o zamanki deyimle ‘Tagşiş’, günümüzde ise devaülasyon denilen paranın değerini düşürme olayı ilk kez yaşanmış ve bundan kaynaklanan hayat pahalılığı Yeniçerilerin ayaklanmasına yol açmıştır. Ancak Yeniçerilerin maaşlarına Sultan II.Murat tarafından ‘Buçuk akçe’ zam yapılıp ikna edilince isyan bastırılmış; olaydan sonra da tepenin adı Buçuk Tepe olarak kalmıştır. Buçuk Tepe 17. yüzyıl başlarından itibaren canlanmaya başlamıştır. Arabacı Ali ve Amcazade Hüseyin Paşa'nın bahçe ve sarayları bu semtteydi. Kırım Hanlarının geçici olarak yerleştirildiği Defterdar Ahmet Paşa'nın sarayının da yine burada bulunduğu bilinmektedir.

 

Muradiye - Menzil Ahırı - Tekke Kapı

 

Kentin kuzeydoğusundaki semtlerdir. Burada bulunan ve saraya bağlı olan ahırlar, menzil teşkilatı kurulunca Menzil Ahırı adını almışlardır. Sultan II.Beyazıd döneminin ünlülerinden Mirahur Ayas Bey adına da burada bir mahalle bulunmaktadır.

 

Umurbey Mahallesi

 

Umurbey Mahallesi Edirne'nin eski yerleşimlerinden olup; Timurtaş Paşazade Umurbey tarafından kurulmuştur. Kaynaklar Umurbey'in bu mahallede zamanımıza ulaşmayan bir mescit yaptırdığını yazmaktadır. 1890'lı yıllara kadar bu mahallede bütünüyle zengin aileler oturmakta ve burada ünlü konaklar bulunmaktaydı.

 

Saraçhane - Horozlu Yokuşu

 

Kentin kuzeybatısındadır. Semti saraya (Saray-ı Cedid) bağlayan ve Tunca Nehri üzerinde kurulu aynı adla anılan Saraçhane Köprüsü çevresindeki yerleşmeleri kapsar. Semtte ilk yerleşimin, sarayın bostancıları olarak nitelenen Saraçhane Ocağı'nın burada oluşturulmasıyla başladığı öne sürülmektedir. Daha eski dönemlerde, 15. yüzyılın başlarında, Çelebi Sultan Mehmet'in annesi Devlet Şah Hatun'un Tunca Nehri kıyısında bir mahalle kurduğu bilinmektedir. Semtteki cami 1878 Rus işgali sırasında harap olmuştur. Saraçhane Caddesi'nin kente yakın olan kesimlerinde Beylerbeyi Sinan Paşa Camisi, hamamı ve sarayı ile sadrazamlara ayrılan bir diğer saray (Paşa Kapısı) bulunmaktaydı. Bunlardan Sadrazamlara ayrılan sarayın yerinde günümüzde Devlet Daireleri yer almaktadır. Horozlu Yokuşu, Kale'nin büyük kulesinden Yalnız göz Köprüsü yönüne giden yoldur. Sultan II.Selim'in ve Sokullu Mehmet Paşa'nın eşi Esma Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan cami bu semtte bulunmaktaydı. Yine aynı yerde bulunan Horozlu Medresesi (ya da Şeceriye Medresesi) Fahreddin-i Acemi tarafından yaptırılmıştı. Daha sonra, 1878'de bu Medrese'nin bulunduğu yerde Vali Kadri Paşa tarafından bir Islahhane yaptırılmıştır. Islahane çevresindeki ev ve arsaların kamulaştırılmasından sonra da aynı yerde bir okul (Sanayi Mektebi) inşa edilmiştir.

 

Tunca Batısındaki Yerleşimler

 

Kale İçi ve Kale Dışındaki yerleşimlerin haricinde Edirne'deki bir diğer yerleşim alanı da kuzeybatıda Yeni İmaret, Yıldırım Semtleri ve Meriç batısında Karaağaç olmak üzere iki ana alanda toplanmıştır. Fetihten önce Kalenin karşısında Aina varoşu bulunuyordu ve muhtemelen şimdiki Karaağaç'ın yerinde de başka bir küçük yerleşme vardı.Buralardaki vadi tabanı akarsuların kışın taşmalarına açık bulunduğu için daha çok mesire, sayfiye ve av korusu olarak kullanılmıştır. Bugün bu kısım koruluk, çayırlık ve fidanlıktır. Kentin kuzeybatısındaki Hıdırlık Tepesine doğru giderek yükselen zemin, yerleşmeye elverişli bir alandır. Burada, Bizans dönemindeki küçük varoşun yerine, Osmanlı Döneminin hızlı gelişen mahalleleri geçti. Bunlar; batıdan doğuya doğru Gazi Mihal Köprüsü ile geçilen Yıldırım Beyazit Semti, Yalnızgöz, II.Beyazıd ve Saraçhane Köprüleriyle geçilen Yeni İmaret Semti'dir. Bu mahallelerden Yıldırım Beyazit (Eski İmaret), 14. yüzyılın sonlarında, Gazi Mihal (Orta İmaret), 15. yüzyılın ilk yarısında ve Yeni İmaret(II.Beyazıd İmareti) de aynı yüzyılın sonlarında kurulmuştur. Gazi Mihal Camisi ve İmaretine Şah Melek Paşa ile eşi Bezirci Hatun'un yapı ve kurumları eklenmiş ve semt önemli bir yerleşim merkezi durumuna gelmiştir. Yıldırım Beyazıd İmareti olarak da anılan Eski İmaret'ten günümüze kalan son parça olan Mutfak(Aş Evi)Bacası da burada bulunmaktadır. Yıldırım İmareti'nin Aş Evi, cami avlusundadır. Zamanında geniş bir topluluğa hizmet verdiği bilinir. Günümüze ulaşan tek parça bu aş evinin mutfak bacasıdır. Aş Evi, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yanmıştır. Harap haliyle bile güzel bir yapıdır. Osmanlı sosyal sisteminde Kızılay gibi bir yer tutan imaret sisteminin açların ve ihtiyaç sahiplerinin doyurulması işleviyle de  Aşevi, tarihimizde anlamlı bir yer tutmaktadır. Öte yandan fetihten önce de bir tekkenin var olduğu belirlenen Hıdırlık’ta, 15. yüzyılın ilk yarısında Şah Melek Paşa, ardından da Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Sadrazam İbrahim Paşa tarafından birer zaviye yaptırılmıştır. Evliya Çelebi, 1641’de Sadrazam Kara Mustafa Paşa (Kemankeş) Edirne halkının isteğine uyarak bu tekkeyi kaldırttığını yazar. Tekke, Sultan IV.Mehmet’in burada bir köşk yaptırmasından sonra yeniden açılmıştır.

 Hazırlayan/Seyit SÜREN