KOFÇAZ

Bu sayımızda da Kırklareli'nin en küçük ilçesi olan ve ayni zamanda Türkiye'nin en küçük ilçelerinin başında gelen şirin ve güzel ilçe olan Kofçaz'ı tanıtıyoruz. Kofçaz ilç

GÜNDEM 3.06.2015 16:35:00 0
KOFÇAZ

Devlet sınırlarımızın kıyıları boyunca dizili çoğu yerleşimlerin yakasına yapışmış olan unutulmuşluk, ihmal edilmişlik ve büyük yalnızlık Bulgaristan devlet sınırımızın bir bölümüne omuz veren Kofçaz’ın da makuz talihi olmuştur, ne yazık ki. El değmemiş zümrüt doğası ile ziyaretçilerine yepyeni keşif duyguları sunan Kofçaz, bu makus talihini değişen turizm anlayışının da avantajlarını kullanarak sahip olduğu eşsiz doğasıyla kırmaya çalışmaktadır. Kofçaz ilçesi Kırklareli’nin kuzeyinde il merkezine 26 kilometre uzaklıkta kurulmuş olup,İlçenin doğu-güneydoğu doğrultusunda aynı ilin Demirköy ilçesi, batı-güneybatı yönünde ise Edirne’nin Lalapaşa ilçesi yer alır. İlçenin kuzeyini ise Bulgaristan ile devlet sınırımız çevreler.

 

 KOFÇAZ’IN EN YÜKSEK TEPESİ KİRAZ TEPESİDİR

 

Coğrafi yapısı bakımından değerlendirdiğimizde ilçenin neredeyse tümünün Istrancalar’ın dağlık engebeli arazilerinin üzerinde kurulu olduğunu söylemek yerinde olur. İlçenin rakımı 640 metre olup, ilçe sınırlarındaki en yüksek nokta “Kiraz Tepesi” mevkiinde 759 metredir. Bu engebeli araziyi şekillendiren derin vadilerin tabanında bu zengin doğadan beslenen dereler yer almaktadır.İlkim özellikleri Trakya’nın genel ikim karakterini yansıtmaktadır. Rakımın da etkisi ile kışlar sert ve soğuk geçmektedir.  Kofçaz ilçesi Trakya’nın en fazla kar örtüsü alan kesimleri arasında yer almaktadır. Şu haliyle, aldığı yağış itibari ile de Trakya’nın diğer kesimlerinden fazla yağış aldığını söyleyebiliriz. Yazlar ise sıcak, buna rağmen yine rakımın da etkisi ile bir parça daha esintilidir.

 

 ARAZİSİ ENGEBELİDİR

 

İklim, ulaşım ve coğrafi zorluklar ilçenin ekonomik gelişmesine bugüne değin ne yazık ki olumsuz etki etmiştir. Engebeli arazide kısıtlı tarım yapılabilirken, ürün çeşitliliği bakımından da zengin bir üretim olduğunu söyleyemeyiz. Buna rağmen, ekonomik koşulların baskın olduğu sebeplerden ötürü geleneksel yöntemlerle tarım yapılıyor olması elde edilen ürünleri daha değerli kılmaktadır. Tarım büyük ölçüde aile işçiliği şeklinde yapılmaktadır.

 

ET VE SÜT ÜRÜNLERİ RAĞBET GÖRMEKTEDİR

 

Hayvansal üretim bölgenin toprak tarımıyla birlikte yürüttüğü bir diğer geçim kaynağıdır. Toprağı ve suları kirlilikten uzak, Istrancaların bu kesiminin zengin doğası hayvancılık açısından Kofçaz’ı değerli kılmaktadır. Yörede doğal ortamda yetişen hayvanların et ve süt ürünleri rağbet görmektedir ve gelişmeye açıktır. Küçük ölçekli de olsa mandıracılık faaliyetleri yörede hayvancılık üzerine yan üretim dallarından önde gelenlerindendir. Arıcılık faaliyetleri sonucu kalitesi yüksek bal elde edilmeye başlanmış ve bu üretimin artırılıp halkın ekonomik gücünü yükseltmek için teşvik edilmektedir. Geçmiş yıllarda orman işçiliği yöre halkının geçim kaynaklarından birisi iken, orman işletmeciliği açısından değişen anlayış gereği bu iş kolundan sağlanan fayda çok düşük seviyelere inmiştir.Orman ve bu el değmemiş doğanın nimetlerinin, değişen anlayış gereği başka şekillerde değerlendirilebilmesi için yörede pek çok proje yürütülmekte, denenmeye çalışılmakta ya da tavsiye edilmektedir. Bunların en başında ise eko-turizm faaliyetlerinin yörenin imkanları ölçüsünde şekillendirilip uygulanmasına yönelik girişimler yer almaktadır. Doğa turizmi ve kültür turizmi açısından Kofçaz büyük imkanlar yeni açılımlar sunmaktadır.

 

KOFÇAZ’IN TARİHİDE  TRAKYA TARİHİYLE ÖRTÜŞMEKTE

 

Kofçaz’ın tarihi geçmişi konusunda bilebildiklerimiz ancak Trakya’nın genel tarihi ile örtüşebilecek bilgiler kadardır. Yöre tarihine ipuçları sunabilecek araştırma sahaları mevcut olup, bilimsel verilerle desteklenmeye muhtaçtır. Özellikle Çeşmeköy, Erikler ve Yoğuntaş ( Palos ) yerleşimleri bu konuda arkeolojik değer sunabilecek kalıntılar sunabilecek yerleşimler arasındadır.Yörenin bildik en eski yerleşimcilerinin Trakya’ya ismini veren Trak ( Thrak ) kabileleri olduğunu söyleyebiliriz. Yörede rasladığımız çok sayıda tümülüs ve günümüze kadar ulaşmayı başarmış dolmenler bu öngörüyü desteklemektedir.Balkan ve Anadolu’dan Trakya kesimine geçen halkların sürekli karşılaştıkları bir coğrafya olması sebebiyle bir çok kavimin el değiştidiği bir bölge olduğunu düşünebiliriz. Örneğin, İskitler’in peşi sıra yöreye gelen Persler ve kudretli imparatorları Darius’un M.Ö.513’lerde bu yörede düşmanlarının izini sürdüğü söylenebilir. Muhtemelen Persler’den kaçan İskitlerin Istrancaların sık ağaçlıklı ormanları arasında saklanarak kendilerini kurtarmaya çalıştıkları düşünülebilir.

 

OSMANLI’NIN 1368-1369 YILLARINDA YÖREYE GELİŞLERİNİN İZLERİ VAR

 

Roma ve Bizans dönemleri bakımından çok bilgiye sahip olmadığımız Kofçaz yöresi, muhtemelen Balkanlar’a bağlanan askeri iaşe ve ticaret yollarının üzerindeydi.

 

Osmanlı’nın 1368-69 yıllarında yöreye gelişi ile Kofçaz yöresinin günümüze kadar izlerini ulaştıran ilk yerleşimleri ve imarı başlamıştır. Yörenin İslamlaştırılması ve Türkleştirilmesi için Anadolu’dan çok sayıda Türkmen topluluğu bu yöreye getirilmiştir. Böylece Balkan halkları ile etkileşime girilen bu tampon bölgede karışıksız Türk köy yerleşimlerinin temelleri atılmaya başlanmıştır. Anadolu erenlerinin manevi önderliği ile Osmanlı’nın Balkanlar’da çok daha içerilere doğru ilerlemesinde bu gibi Türkmen iskanları olanak sağlamıştır. Kaldı ki, Kofçaz’ın pekçok yerleşimi Balkanlar’ın her karışmasında düşmanla en çok yüzyüze kalan kesim olmasına rağmen, Evlad-ı fatihan ruhuyla bugüne değin sınır bekçiliğini büyük bir gurur ile sürdürmeyi başararak, tarihi ve kültürel izlerini bugüne kadar taşımayı başarabilmiştir.

 

YUNAN İŞGALİNEDE UĞRAYAN KOFÇAZ 10 KASIM 1922 ‘DE KURTARILDI

 

1877-78 Osmanlı Rus savaşı sonrasında Rus işgaline uğrayan bölge günden güne Balkanlar’ın çeşitli yerlerinden Trakya’ya doğru göç eden Türk toplulukların zaman zaman yerleştiği yerler haline gelmeye başlamıştır. Balkan Savaşları ve en son Yunan işgali yılları, böylesi sınır boylarındaki yerleşimlerin yaşadığı büyük acıları katmerli yaşatmıştır Kofçaz’a. Nihayet 10 Kasım 1922’ de Türk topraklarına katılmış, bu tarihi o günden itibaren “kurtuluş bayramı” olarak kutlamaya başlamıştır.

 

Kofçaz adının kaynağı ile ilgili bilgi yoktur. Buna karşılık yöresel söyleyişe uygun olduğu için zaman zaman “Kofçağız” diye söylendiği, hatta yakın zamana kadar özellikle yaşlılarca böyle dile getirildiği bilinmektedir.

 

Hazırlayan/Seyit SÜREN