BABAESKİ KARAHALİL BELDESİ TARİHİ

Babaeski'nin Karahalil beldesi de bereketli topraklara sahip bir beldedir. Karahalil beldesinin de bölgedeki yerleşim yerleri gibi tarihi çok eskilere dayanır. Belediye kaynaklarında kasabanın tarihi ile ilgili şu bilgiler b

KÜLTÜR SANAT 1.04.2015 18:50:00 0
BABAESKİ KARAHALİL BELDESİ TARİHİ

En güvenilir kaynaklardan öğrenildiğine göre Türklerin Avrupa’ya geçişlerine müteakip Avrupa içlerine doğru akınlar başladığı sıralarda Fatih Sultan Mehmet Han’ın veziriazamlarından Candarlı Kara Halil Paşa seraskerliğe getirildiği 1368-1386 yılları arasında orduları ile birlikte Kırkkilise (Kırklareli), Babaeski’yi zapt ettiği zaman, daha ilerilere doğru akın yaptığı vakit orduları ile bugünkü Karahalil’in bulunduğu dar vadi içinde konaklar ve kışı burada geçirir. İlkbaharda akınlar için yola koyulduğunda hasta, sakat ve diğer sebeplerle yoluna devam edemeyen askerler bir miktar ağırlık ile burada kalırlar ve kasabanın ilk nüvesini teşkil ederler. Daha sonraları Fatih Sultan Mehmet Han Kırım’ı Osmanlı İmparatorluğuna kattığı zaman orada bulunan Tatar Türklerinden bir kısmını Karahalil’e getirip yerleştirir. Uzun tarih boyunca birçok istilalara maruz kalan köy müteahhit defalar yakılıp yıkılmışsa da benliğini muhafazaya muvaffak olmayı sürdürür.  Kasabanın ismi buradan Karahalil olarak kalmıştır. İstiklal harbinden öncesine kadar nüfusunun %90’ını Gagavuz denen Rum cemaatinin teşkil eden  ve %10’u Sultanlar tarikatı denen bir tarikat bulunarak ve bu talikat ile birlikte Gagavuzlar beraber yaşamışlar”. Bu bilgilerde birkaç hata göze çarpar. Bunlardan birincisi Babaeski’nin fethi 1361 yılına rastlar. O tarihte Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa kazaskerlik görevindedir. Bu vezir I. Murat devrinde yaşamış ve vezirlik yapmıştır, 1387’de ölmüştür. Fatih Sultan Mehmet Han’a vezirlik yapmış olması imkânsızdır. Fatih Sultan Mehmet Han’a vezirlik yapan ve İstanbul’un fethinden kırk gün sonra idam edilen Çandarlı Kara Halil Paşa, Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa’nın torunudur. İki şahsiyet birbirine karıştırılmıştır. Beldeye ismini veren Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa olmalıdır. Kırklareli’nin fetih tarihine baktığımızda ise 1368 yılıyla karşılaşırız. Böylelikle belediye kaynaklarında yazan tarihle uyum sağlanmış olur. Ancak yine padişah I. Murat, veziri ise Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa’dır.

 

İkinci yanlış ifade ise “İstiklal harbinden öncesine kadar nüfusunun yüzde 90’ını Gagavuz denen Rum Cemaatini” oluşmasıdır. Her ne kadar sözlü kaynaklar da kasabanın eskiden Rum köyü olduğunu söylese de Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nde Gagavuz tanımı şu şekildedir: “Balkanlar’ın kuzeydoğu kesiminde yaşayan Hıristiyan Türk topluluğu”. Bu bilginin ışığında yine ikilik göze çarpar. Burada eskiden yaşayan halk Rumlardan mıdır yoksa Hıristiyan oldukları için sonra gelen halk onları Rum diye mi nitelendirmiştir? Bu konuda saptama yapmak çok güçtür.

 

 

KARAÇAM’IN  KARAHALİL İLE İLGİLİ ARAŞTIRMASIDA ŞÖYLE

 

 

 Araştırmacı-yazar Nazif Karaçam’ın Efsaneden Gerçeğe Kırklareli isimli kitabında Karahalil Kasabası hakkında yazdıkları ise şöyledir, “Kasabanın eski kayıtlara göre asıl adı Kara Ali’dir, sonraları neden Karahalil olduğu bilinmiyor. Yalnız 1402’den sonra başlayan ve 1413 yılına kadar süren Fetret Devri’nde, Trakya’da Musa Çelebi egemen iken yanında önemli rol oynamış bulunan Karahalil’in adına izafeten buraya Karahalil denmiş bulunması düşünülebilir. Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında Rumeli’ne geçen Horasan Erenleri, Akıncı Evliyalar arasında Kırk Karabahadır bulunduğunu da Karahalil ile bağlantılı görmek pek yanlış olmaz. Karahalil üzerine araştırma yapmış ve bir de tez hazırlamış bulunan Eğitimci Ülviye Kurtulmuş, kasabanın kuruluş tarihini Fatih zamanına endekslemekte, Fatih’in Kırım’ı aldığında bir kısım Tatar grupları buraya getirip yerleştirdiğini söylemektedir. İkinci bir bilgi olarak şu tespitler dikkati çekmektedir: Çandarlı Kara Halil Paşa kasabanın güneyinde bulunan Hazinedar köyünde oturmuştur. Bu esnada kasabanın bugün sahip olduğu araziyi çiftlik olarak kullanmıştır. Çandarlı Kara Halil’in evi ve hazinesi orada olduğu için bu köye Hazinedar denmiştir. Bu söylenceye ek olarak şu bilgiyi eklemek gerekir. Osmanlılarda padişah hazinesi çok kez padişah ile birlikte taşınırdı. Bu işin sorumlularına Hazinedar denirdi. Kasabaya da Kara Halil’in Çiftliği anlamında Karahalil denmiştir. Ancak geçmişte Karahalil’de oturan Bulgar azınlıklar da vardı.”

 

Şimdi Karahalil’in bir mahallesi olan Hazinedar köyü hakkındaki söylenceyi biz de çok defa halktan dinledik. Bizim dinlediğimiz Çandarlı Kara Halil Paşa kasabamızda oturuyormuş, hazinesi Hazinedar köyündeki kuyulardan birinde saklıymış, hatta Karahalil’e 7 km uzaklıktaki Kuzuçardağı Köyü’nde de kuzularının çardağı varmış gibi rivayetler halk içinde eskiden beri söylenmektedir. Hazinedar mahallesinde yaptığımız derlemelerde kaynak kişilerimizden Sabahattin Yavuz Hazinedar’ın kuruluşuyla ilgili şu bilgileri verir: Kırklareli sancakmış, Edirne daha büyük bir vilayet. Oradakilere erzak buradan çıkıyormuş. Buradan çıkan erzakı oraya götürmek için haliylen bir para ödeniyor. Zaman geliyor oradaki hazine, maliye yani şimdiki maliye dara düşüyor, herhalde dara düştüğü için hazine dara düştü diyorlar. Hazinedar da maliye bakanı, o zamanki maliye bakanı arada gelirmiş buraya. Hazinedar geldi, hazinedar geldi. Bu isim Hazinedar oradan kalıyor.

 

 

KARAHALİL ESKİDEN BERİ TÜRK KÖYÜDÜR

 

Karahalil eskiden Rum köyü olarak bilinmesine karşın Hazinedar ve Demirkapı çok eskilerden beri Türk köyü olarak bilinir. Yani halkın çoğunluğu Gacaldır. Sonraları bu köylere de Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya gibi yerlerden gelen muhacirler yerleştirilmiştir.

 

Eskiden köy olup şimdi Karahalil’in bir mahallesi sayılan diğer bir yer ise Demirkapı’dır. Burada yaptığımız derlemelerde ise Demirkapı’nın tarihi ile ilgili hiçbir bilgi elde edemedik. Fakat Nazif Karaçam’ın Efsaneden Gerçeğe Kırklareli adlı kitabında bizi aydınlatacak bilgiler mevcuttur: “ Bucak köylerinin çoğunluğu Osmanlılar zamanında kurulmuşlardır. Demirkapı, eski adı ile Guraba sözcük anlamı ile fakirlerin ücretsiz tedavi gördükleri, kendilerini baktırdıkları yer anlamına geliyorsa da buradaki anlamı bu değildir. Gureba Osmanlı ordusunda sipahi askerlerinden bir kolun adıdır. Sipahi askeri ise, Osmanlı Devleti’nde süvari askeridir. Büyük toprak sahibi öşür denilen bir çeşit vergisini aldığı araziye karşılık, savaş zamanında cephaneleri ve devlet tarafından karşılanmak suretiyle kendi hayvanları ile savaşa katılırlardı. Onların askerlerine sipahi denirdi. Tarihte Anadolu ve Rumeli sipahileri diye iki çeşit sipahi vardı. Bu iki çeşit sipahiden başka dört ayrı sipahi daha vardı. Sipahi ağalarının sağında yürüyen ve kırmızı-beyaz bayrakları olanlar Sağ Ulufeciler (Eski bir sınıf Osmanlı süvari askeri) idi. Silahtarların solunda yürüyenlere, yeşil bayraklılara Sol Gurabalar, (Ulufecilerin) sağında yürüyen, beyaz bayraklı olanlara ise, Sağ Gurabalar denirdi. Demirkapı Osmanlı tarihinde, Osmanlı Süvari Askeri (Ulufecilerin) sağında ve solunda yürüyen askerlerin üssü, toplandıkları yerdi.”denilebiliyor.

 

 

 

NÜFUS VE YERLEŞİM

 

Karahalil’in tarihi ile ilgili belediye kaynaklarındaki bilgiler şöyle devam ediyor, “Cihan harbinde köy Yunanlıların istilasına uğramış ve bu istilada Sultanlar sülalesi köyü terk etmişler. Balkan harbinde Yunanistan’dan gelme 10 hane Türkle birlikte Gagavuzlar bir arada yaşamışlar. İstiklal Savaşı’nda Türkiye’nin sınırları çizilerek Gagavuzlar ve Yunanlılar Yunanistan’a ve etrafta bulunan Türkler köye getirilerek yerleştirilmiştir. 1935 yılında Bulgaristan’dan gelen 50 hane muhacir iskân edilmiştir. 1951 yılında 10 hane göçmen Bulgaristan’dan gelerek köyde iskân edilmiştir. 1956 yılında da Yugoslavya’dan 3 hane muhacir gelmiştir. Yaptığımız araştırmalarda bu bilgileri doğrular niteliktedir. Kasabamızdakiler geldikleri yörelere göre isimlendirilmişlerdir.İsimleride şöyledir: Serezli, Adalı, Kılkışlı, Arnavut, Doyranlı, Çullu (kendilerini Yörük olarak isimlendirirler) gibi. Köy Pomak köyü değildir.Hiç  Pomak yoktur, olanlar da başka köylerden gelin olarak gelmişlerdir. Bunların dışında Gacal ve Dağlı grupların üzerinde durmak gerekir. Gacallar kendilerini yörenin yerlisi olarak tanımlarlar. Fakat Karahalil’in eskiden bir Rum köyü olduğuna inanılır. Böyle olunca yerli olmalarına da imkân yoktur. Olsa olsa Kırklareli ya da Edirne civarından göç eden Türk gruplar oldukları ortaya çıkmıştır. Köyün çoğunluğunu teşkil eden Dağlılar ise yoğunluklu olarak 1935 ve 1951 yıllarında Bulgaristan’dan (Kırcaali, Koşukavak Kasabası’ndan)  göç eden ve Karahalil’e yerleştirilen muhacirlerdir.(Göçmenler)

 

Çullular (Yörükler) köyün %30’unu oluşturmaktadır. Selanik taraflarından geldiklerini söylenmektedir.  Köyde Selanik’ten geldikleri bilinen başka gruplar da vardır.

 

Adalı’ya Gacal da denir. Fakat bütün Gacallar Adalı değildir. Adalı daha çok Kavala ile Gümülcüne arasında Yelburgaz ve Ahırköy’ü de içine alan bölgeden gelenlere verilen isimdir.

 

 

Kaynak kişilerimiz bize bu bilgileri verdi

 

Serezli Yunanistan’ın Serez (Serrai) ilinden gelenlere verilen isimdir. Kılkışlı yine Yunanistan’ın Kılkış (Kilkis) kazasından gelenlere verilen isimdir. Doyran da yine Yunanistan’da bulunan bir yer ismidir, oradan gelenlere de Doyranlı denir.

 

Babası kasabaya ilk yerleşenler arasında bulunan kaynak kişilerimizden Reyhan Sayan’ın verdiği bilgiler ise çok ilgi çekicidir. Babası tahminen 1926’da Serez’in Komoryan köyünden kKarahalil’e mübadele ile gelmiş.Karahalil’de hayatını sürdürürken bir gün köyde eskiden oturmuş olan Rumlardan birinin torunu dedelerinin doğup büyüdüğü yeri merak edip kasabaya gelir. Yunanistan göçmeni olduğu ve Rumca bildiği için Yorgi isimli Rum’a köyü kaynak kişimizin babası tanıtmış. Daha sonra Rumlar kasabayı birkaç kez daha ziyaret etmişler. Onların da Yunanistan’a daveti üzerine kaynak kişimiz ve babası da göç ettikleri köyü ziyaret etme fırsatı bulmuş. Komaryan köyüne gittiklerinde kaynak kişimiz Reyhan Sayan’ın babası büyük bir ilgi ve sevinçle karşılanmış. Köydekilerin nereden geldikleri sorulduğunda hemen hepsinin Karahalil’den oraya yerleştirildikleri anlaşılmış ve Yunanistan’daki Türk kafileye sevgi ve büyük ilgi gösterilmiş.  Rumlar Karahalil’de geçen eski günlerini hatırlamışlar ve  Karahalil’in toprak verimliliğini anlatan o cümleyi söylemişlerdir: “Karahalil ovası, altın yuvası.” bu söz aynı  zamanda Yunanistan’a göç ettirilen Rumların Karahalil’de bıraktıkları değerli eşyalarına da işarettir. Daha sonra mübadele ile Karahalil’e gelen Türkler iki katlı eski Rum evlerine yerleştirilmişler. Kasabanın yeni sahipleri ise bu evleri görünce şu maniyi söylemişler:

 

“Karahalil beyleri,

 

Yıkık dökük evleri,

 

Muhacirler gelince,

 

Sıva gördü evleri”

 

Gerçekten de muhacirlerin sıvası meşhurdur, çiçek gibidir. Yörede muhacir sıvası terimi vardır.  Kasabada çok farklı gruplar var gibi gözükse de halk aynı kültür dairesi içinde bir bütündür. Eskiden Dağlılar sadece Dağlılarla, Gacallar sadece Gacallarla evlenirken bugün öyle bir ayrım söz konusu değildir. Topluluklar kaynaşmış ve ortak bir ağız, gelenek görenek, inanışlar oluşmuş ve kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır. Tam birlik ve beraberlik hakimdir.