Yerel Gazetecilik Semineri tamamlandı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin KAS ile ortaklaşa düzenlediği 75. Yerel Gazetecilik Semineri'nin kapanış değerlendirmesini yapan TGC Başkanı Olcayto,"Özellikle Anadolu'dan pek çok gazeteci siya

GÜNDEM 23.02.2015 18:31:00 0
Yerel Gazetecilik Semineri tamamlandı

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) ile birlikte düzenlediği 75. Yerel Gazetecilik Semineri Çanakkale’de tamamlandı.  Parion Hotel’de düzenlenen seminere; Tekirdağ, Balıkesir, Edirne, Çanakkale ve ilçelerinden çok sayıda gazeteci katıldı.  Seminer; akademisyenleri, usta gazetecileri, yerelde çalışan meslektaşlarıyla buluşturarak, mesleki bilgilerin paylaşılabileceği platformun oluşmasını sağladı. 2 gün süren seminerde; haber yazım tekniklerinden gazetecilikte etik ilkelere kadar birbirinden önemli konular düzenlenen 4 oturumda ele alındı. Seminere, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı  Turgay Olcayto, Başkan Vekili Vahap Munyar, Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu Üyesi Kamil Masaracı, Hukuk Danışmanı avukat Gökhan Küçük, Trakya Gazeteciler Derneği Birliği Başkanı Naci Akyazı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı. 

 

 BAĞIMSIZ GAZETECİLİK…

 

Seminer, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto’nun kapanış değerlendirmesi ve sertifika töreniyle sona erdi. Başkan Olcayto, seminere gelen konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek sözlerine başladı. Toplantıda çok önemli mesleki konuların ele alındığını dile getiren Başkan Olcayto, gazeteciler arasındaki dayanışmanın, örgütlenmenin önemine vurgu yaptı.

 

Başkan Olcayto, şunları söyledi:

 

“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti,  3 bin 760 üyesi olan bağımsız, bağlantısız gazetecilik yapmaya çalışan bir meslek örgütüdür.  Bugün Türkiye’de hemen her ilde 3-4 gazetecilik meslek kuruluşu var.  Çanakkale’de 12 günlük gazete olmasına rağmen burada 3 tane dernek var. Yine bu duruma katlanılabilir ama yaptıkları icraatlara baktığınızda sürekli siyasetle ilgili olduğunu görüyorsunuz.  Pek çok gazeteci özellikle Anadolu’dan siyasete soyunuyor, partilerden aday adayı oluyorlar. Elbette siyasete soyunmak bir hak, kınanacak bir tarafı yok.  Ancak siyasete aday olan gazetecilerin sıklıkla kazansalar da kazanamasalar da mesleğe yüz çevirdiklerini görüyoruz. Bu da gazeteciliğin siyaset için kullanılması anlamına geliyor. İngiltere’de siyasete soyunan gazeteci, bir daha gazeteciliğe dönemez. Biz de öyle değil. Mesleğimizdeki bölünmüşlüğü nasıl ortadan kaldırabileceğimizi düşünmeliyiz.  Bölünmek yerine mesleğimiz için birleşmeliyiz.”

 

 YERELDEN BAŞLAYARAK BİRLEŞMELİYİZ

 

Yurt dışında sendikaların ne kadar önemli ve itibarlı olduğuna dikkat çeken Başkan Olcayto, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyanın pek çok ülkesinde basın kartlarını sendikalar veriyor ve sendikanın verdiği basın kartının çok önemli olduğu biliniyor. Bizim de bu duruma gelebilmemizin çıkar yolu yerel basındır. Yerelde olsun yaygın basında olsun gazetecilere büyük görev düşüyor.  Yerelin kendi içinde birliğini sağlamamız gerekiyor. Kurulan derneklerin tüzüklerini inceleyin. Gerçekten basınla ilgili kişileri mi alıyorlar?  Gazetecilikten başka iş yapıyorlar mı? Onları kontrol edin. Mümkün olduğunda birleşin.”

 

YEREL MEDYA KADIN HABERLERİNE DAHA FAZLA YER VERMELİ

 

Seminerin son gününde 3. oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver üstlendi. Oturumda Recep Yaşar, “Nefret söylemi ve medya”; gazeteci-sanat tarihçisi-ressam Gürol Sözen, “Kent, sanat ve medya” konuları hakkında bilgi verdi. Genel Sayman Güver, “Medyada Kadın ve Şiddet” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Güver, sunumunda şunları dile getirdi: “Buffalo Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre,  1960 yılında kadınlar yüzde 44 oranında cinsel obje olarak temsil ediliyorken, 2009 yılında bu oran yüzde 83 oldu. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; kadın cinayetlerindeki artış oranı yüzde 1400. Medya, hayatların değişim ve dönüşümünde bir araçtır. Birbirimizden haberdar olmamızı sağlar. Haber sokaktan kopartılıp, masa başında kesilip biçildiğinde felaket, şiddet ya da skandallar evcilleştirilebiliyor. Peki, medyada kadın ne istiyor? Alternatif bir dil geliştirmek istiyoruz. Haber yazarken 'eril' dil kullanılmasından vazgeçilmesini istiyoruz. Haber okur-yazarı kadınlar yetiştirmeye çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı haberciliğin     yaygınlaşmasını istiyoruz. Kadınların sorunlarını, taleplerini, başarılarını vb. görünür kılmak istiyoruz. Yerel medyanın kadın haberlerine daha çok yer vermesini bekliyoruz. Gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinde ve televizyonda, kadın bedenini kullanmanın, yüzünü gizlemeye çalışan korku içindeki kadınların fotoğraf ve görüntülerini polis kameralarından alınarak kullanılmanın o kişinin fahişe olduğundan mazur gösterilememesini istiyoruz. “Güver, TGC çatısı altında kurulan Kadın Komisyonu hakkında da bilgi verdi. Güver, komisyonun eril dilin değiştirilmesi için bir kılavuz hazırlığı yürüttüğünü, aynı zamanda raporlar hazırlayacağını anlattı.

 

NEFRET SÖYLEMİNİN ARACI OLMAMALIYIZ

 

TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, “Nefret söylemi ve medya” başlıklı sunumunda şunları dile getirdi: 

 

“Nefret söylemi; yayınlarda, taraflı, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullanmaktır. Özellikle manşetler ve haber başlıklarında provokatif, ırkçı ve ayrımcı dil kullanılmasıdır. Bu dil gazetecilik etik ilkeleri ile de bağdaşmıyor. Bu noktada gazetecilere önemli görevler düşüyor. Gazeteciler haber yaparken cinsiyet ayrımcılığına dayalı şiddeti hiçbir biçimde meşru göstermemeli, şiddetin toplumsal düzlemdeki önemini azaltacak sansasyonel kullanımlardan ve mizah malzemesine dönüştürme eğilimlerinden uzak durmalıdır. Mağduru küçük düşürücü durumlarda gösteren fotoğrafların kullanılmasından kaçınılmalıdır. Taciz ve tecavüz gibi cinsel suçların haberleştirilmesinde kullanılan dile özen gösterilmelidir. Saldırganın ifadesinden yararlanılarak hazırlanan metinlerin mağdur ve yakınları açısından yaralayıcı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.  Failin değil mağdurun teşhir edilmesinden vazgeçilmelidir.  İnternet haber sitelerinde mağduru savunmaya, vahşi cinayeti lanetlemeye dönük yorumlar da bile yine kadını hedef alan hakaretlerin yer alması engellenmelidir. Bu haberlerde kullanılan görsel malzeme ile anlatım biçiminin pornografik ve özendirici çağrışımlar yaratmamasına dikkat edilmelidir.   Sorumlu bir anlayış benimsenerek şiddete uğrayan ya da risk altında olanlar, çözüm yolları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmelidir. Var olan kuruluş ve yardım hatlarının erişim bilgileri haberde yer almalıdır.”

 

KENTİN KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİNİ SAYFALARINIZA TAŞIYIN

 

Gazeteci-sanat tarihçisi-ressam Gürol Sözen, “Kent, sanat ve medya” konuları hakkında bilgi verdi. Sözen, “Anadolu coğrafyası 12 bin yıllık bir uygarlığa sahip. Bu coğrafya içinde Troya Savaşları ve Troya halkının sanatı olağanüstü bir birikime sahip. Kent yapısı, günlük hayat ve ürettikleri eserlerle günümüze bile hükmediyorlar” dedi. Bu kadar değerli topraklarda yaşamanın önemine vurgu yapan Sözen, gazetecilere büyük görevler düştüğünü aktardı. Çanakkale’nin tarihi hakkında bilgi veren Sözen, bölgede görev yapan gazetecilere kentin kültürel değerlerini yansıtıcı haberler yapmalarını tavsiye etti. 

 

EKONOMİ GAZETECİLİĞİNİN ÖNÜNDEKİ BÜYÜK ENGEL

 

Seminerin 4. Oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir üstlendi. Oturumda,  Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, “Ekonomi Haberciliğinde Değişen Dinamikler”;   Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Gencel Bek, “Eleştirel Medya Okuryazarlığı”, TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük, “Haber ve Hukuk” konuları hakkında sunum yaptı.

 

Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, “Ekonomi Haberciliğinde Değişen Dinamikler” başlıklı konuşmasında; 28 Mayıs 2014’te yürürlüğe giren Tüketici Yasası’nın 61. Maddesi’nin 4. Fıkrası’ndaki şu ifadeleri paylaştı:

 

“Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam kabul edilir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü yapılması yasaktır.” Maddenin RTÜK Yasası’ndan aynen alınıp Tüketici Kanunu’na eklendiğini belirten Munyar, bu madde gazetelerin özellikle ekonomi sayfalarında, ekonomi gazetelerinde, dergilerde yayın organlarında şirket ve marka adları almasının yol açtığı sorunlara dikkat çekti. Hükümetin 2023 için 2 trilyon dolarlık milli gelir, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi belirlediğini, bunların yanında Türkiye’den 10 dünya markası çıkarma hedefi de koyduğunu hatırlatan Munyar, bu maddenin hükümetin dünya markası hedefine ters düştüğüne de vurgu yaptı. Munyar, konuşmasında ayrıca muhabirlere şu tavsiyelerde bulundu: “Kentinizde, bölgenizde faaliyet gösteren şirketlere, mümkün olduğunca yayın organlarınızda yer verin, destekleyin. Yaptığınız haberlerle kentin ekonomisine katkınız olabilir. Bölgenizdeki şirketlerin başarısını alkışlamaktan çekinmeyin. Sadece makro haberleri koymayın. Çünkü ulusal basın makro haberlere zaten çok yer veriyor.”

 

ÇEVREMİZDE OLUP BİTENLERİ MERAK EDİYORUZ

 

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Gencel Bek, “Eleştirel Medya Okuryazarlığı” konusu hakkında katılımcılara bilgi verdi. Bek,

 

“İnsanlar en çok çevrelerinde olup bitenleri merak eder.  O yüzden önce çevremizde olup bitenleri haberleştirmeliyiz. Haberle ilgili görüşlere eşit yer vermeliyiz.  Sözlü tarih çok önemli.  Hiçbir yerde kayda düşmemiş kişilerin hikayelerini okuyucularınızla paylaşabilirsiniz. Bölgenizi ilgilendiren haberlerle ilgili bölge halkının ne düşündüğünü sorabilirsiniz. Onlarla yuvarlak masa toplantıları yapabilirsiniz. Çevresel haberlerle ulusal gündemi belirleyebilirsiniz. Bu noktada yerel medyanın çok önemli bir rolü olduğunu unutmamak gerekiyor.”

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ANAYASAL GÜVENCE ALTINDADIR

 

TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük ise “Haber ve Hukuk”  konuları hakkında sunum yaptı:

 

“İfade özgürlüğü, demokratik toplumun esaslı temellerinden birini oluşturur. Sadece lehte olduğu kabul edilen, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceleri için değil ama ayrıca devlet ya da nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan çarpıcı gelen/şok eden ya da rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Basın söz konusu olduğunda bu ilkeler özel bir önem kazanır. Bu tür haber ve düşünceleri vermek basın yayın kuruluşları için sadece bir görev değildir. Halkın bu haber ve düşünceleri edinme hakkı vardır. Basın özgürlüğü, anayasal güvence altına alınmıştır. Peki, gazeteci haberlerini yaparken nelere dikkat etmeli? Haberin gerçeğe uygun olması, güncel olması, haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif ) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden, özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa, hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Bir gazeteci haberini verirken; bir kimseyi katillikle, hırsızlıkla, zimmetine para geçirmekle, rüşvet almakla rüşvet vermekle, bir şirketin ticari işlerinde kirli paralar kullanmakla itham ederse bu hukuksal onur ve saygınlığa saldırı olarak değerlendirilebilir.”

Marmara Haber