Trakya'daki il, ilçe ve beldelerimizi tanıyalım...

Kırklareli'nde ölüm adetleri ve inanışlar

KÜLTÜR SANAT 20.02.2015 18:48:00 0
Trakya

Bir kişi öldüğünde, evdeki insanlar tarafından yakında ve uzakta bulunan akraba ve yakınlarına haber verilir. Ölüm olayı, köy veya kasaba içine camiden sela okunarak haber verilir. Ölen kişinin defnine çok uzaktan gelecek olan yakınları varsa, ölenin defnedilmesi bir güne kadar bekletilebilir.Ölen kişinin ölüm anı anlaşılınca, başında ezan okunur. Ölünce çenesi bağlanır, göz kapakları kapatılır.Mezar kazıcıları tarafından, mezar kazılır. Bu arada evde ölen kişi yıkanmış, son kez yakınlarına gösterilmiş ve gömülecek duruma getirilmiştir. Ölenin defnedilmesi için gelen akrabaları, eş, dost ve yakınları tarafından cami hocasının önderliğinde bazı köy ve kasabalarda ölenin evinde, bazı köy ve kasabalarda ise camide cenaze namazı kılınır. Buradan da mezarlığa götürülür. (Kadınlar camiye veya mezarlığa gitmez, evde kalır.) Tabuttaki cenazenin mezarlığa götürülmesi esnasında herkes cenazeyi taşımak için birbiriyle yarışır. Daha önce hazırlanmış olan mezara gelindiğinde birinci derecedeki yakınları tarafından mezarın içine indirilen beyaz bezle kefenlenmiş ölü, yüzü kıbleye gelecek şekilde yan yatırılır.Orada bulunanlar tarafından mezar çok hızlı bir şekilde kapatılır. Mezarın üstüne baş kısmından ayak kısmına doğru ibrikle su dökülür ve ibrik mezarın yanında bırakılır. Su; temizliği, saflığı, arınmayı ifade eder. Ayrıca mezara su dökülmesi kabir ateşini söndüreceği inancıyla da ilgilidir. Hoca tarafından okunan duanın bitmesiyle gelenler mezarlıktan ayrılır. Mezarlıktan ayrılırken ölünün yakınlarına tekrar başsağlığı dileğinde bulunulur.

ÖLENİN ARDINDAN HELVA PİŞİRİLİR

Ölen kişi camiye veya mezarlığa götürülmek üzere cemaat tarafından evden alınınca geride kalan kadınlar da Kur’an okuyup dua ederler. Bu arada helva pişirilip dağıtılır.Kiremit üzerine yakılan anberden buhur, tütsü yapılarak ölü evinin etrafında dolaştırılır. Evin etrafından geçen insanlar bu kokuyu hissedince o evde cenaze olduğunu anlar. Ölüm olayının birinci gününden itibaren yedi gün, ölü evinde Tebareke okunur ve yedi gün boyunca ölünün yıkandığı yerde mum yakılır. Ölümün yedinci günü mevlit okutulur. Kırkıncı günü helva yapılıp yakınlara, konu komşuya dağıtılır. Bunlar, ölenin ruhu için yapılmış kansız kurban ikramlarıdır. Geçmişte bunlar kötü ruhların yapacağı kötülüklerden korunmak, iyi ruhların yardımını kazanmak ve ölenin ruhunun mutluluğu için yapılırken, günümüzde “Allah rızası” için yapılmaktadır. Ölümün elli ikinci gecesi de mevlit okunur. Yedinci gününde ölenin karnının şiştiğine, kırkıncı günde burnunun düştüğüne ve elli ikinci günde de kemiklerinin eklem yerlerinin birbirinden ayrıldığına inanılmaktadır.Ölümünden sonraki ilk Ramazan veya Kurban bayramında, ölenin mezar taşları mezarına dikilir.Ölenin elbiseleri fakir-fukaraya dağıtılır. Sağlığında vasiyeti varsa yerine getirilmesine özen gösterilir. Bayramlarda, ölenin ruhunun, yakınlarını mezarlığa beklediğine inanılır ve her bayram, mezarı ziyaret edilip dua okunur.

Mezar Taşları

Bilinen ilk insan topluluklarından günümüze değin,her yerleşim merkezinin içinde veya yakınında mezarlık alanlar bulunmaktadır.Yine bilinen tarihin en erken dönemlerinden itibaren,insanlar ölen yakınlarının defnedildiği mezarları birtakım işaretlerle,yazıtlı veya yazıtsız dikilitaşlarla belirlemişlerdir.Nitekim bölgedeki mezar taşlarında, orada yatan kişi genç yaşta ölmüş ise dünyaya doymamışlığı, geride bıraktıklarını çok seviyorsa, onlara özlemi anlatılmaktadır. Bir çoğunda da ölen kişinin mesleği belirtilmektedir.

Kırklarel’de mevcut mezar taşlarından bazı örnekler:

Bir kuş gibi

Uçtum yuvadan

Beş yaşında ecel

Ayırdı anadan, babadan

Ah ederim

Yaram derin

Genç yaşta

Büküldü belim

Kara toprakmış yerim

32’de Hak kıldı kerim

Hey! Yolcu hey!

Dur biraz dur.

Hayatın sonu bak! Budur.

Vakti gelince ecelin

Değişmez hükmü ezelin.

Hemşehrim Hediyem ile ben

Yuvam pürsurur şen iken

İlk önce oğlum, sonra ben,

Göçtük henüz pek genç iken.

Süleyman Alalıyım ben

Dilerim Fatiha senden.

Batıl İnançlar

Bilim ve mantıkla bağdaşmayan, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelen batıl inançlara şu örnekler verilebilir:  Doğum ile ilgili inanışlar,Hamile kadın ekşi yerse erkek, tatlı yerse kız çocuğu doğuracağına inanılır.Hamile kadının başı üzerine haberi olmadan bir miktar tuz bırakılır. Eğer kadın eli ile ağzına dokunursa kız, burnuna dokunursa erkek çocuğu olacağına inanılır.Hamile kadının karnı sivri olursa oğlan, yassı olursa kız doğuracağına inanılır.

Ölüm ile ilgili inanışlar;

Üç aylarda ölenlere, Ramazan Bayramı sabahı, bayram namazı kılınana kadar soru sorulmazmış. Baykuş (kukumav), kimin evinin üstünde öterse, o evden ölü çıkacağına inanılır. (Çengelli Köyü). Birisi ölünce mezarı üstüne hemen yağmur düşerse ardından birkaç gün devamlı yağmur yağar. (Karahalil).Cenaze ile gelin halayı karşılaşırsa, ardından çok ölen olur. (Karahalil).Durup dururken sandık çatlarsa kadın, kapı çatlarsa erkek ölür. (Karahalil)

Süt çocukları ölürse, günahsız olduğuna ve cennete gittiğine, ahirette anasına-babasına su taşıyacağına inanılır. Doğumda ve lohusalık durumunda ölenlerin cennete gideceğine inanılır. (Karahalil).Küçük çocuklar ölünce az ağlamak gerektiğine, ağlansa bile göz yaşlarının akıtılmadan ağlanmasına, aksi halde ölen küçük çocuğun ahirette gözyaşı ile boğulacağına inanılır. (Karahalil).Birisi ölünce, ölünün yıkanacağı su kendi evinden değil de, uzaktan alınır. Ölünün o evden uzaklaşacağına inanılır.

Hayvanlarla ilgili inanışlar;

Kargalar havada bağırarak uçarlarsa havanın bozacağına inanılır. Bir evde çok karınca çıkarsa, o evde bolluk olacağına inanılır. Horoz ikindi vakti kapıya doğru öterse, misafir geleceğine inanılır. Karıncalar toprak üstüne fazla sayıda çıkarsa, yağmur yağacağına inanılır. (İnece).Köpek uluması iyiye yorumlanmaz.

Bitkilerle ilgili inanışlar;

Meyve ağaçları çiçeklerini döktükten sonra, ikinciye çiçek açarsa kışın çok çetin geçeceğine inanılır. Diğer inançlar; Güneş batarken kızarırsa, “Gün ardına baktı, yarın hava iyi olacak.” diye inanılır. Bir kişinin avucunun içi kaşınırsa, eline para geçeceğine; ayağının altı kaşınırsa, yolculuğa çıkacağına inanılır. Sağ gözün seğirmesi iyiye, sol gözün seğirmesi kötüye yorumlanır. Güneş batarken yemek yenmez. İnsanın kısmetinin kapanacağına inanılır.

Hazırlayan/Seyit SÜREN