Şifalı bitkilerin bilinçsiz kullanımı zarar veriyor

İç Hastalıkları ve Gaztroenteroloji Uzmanı Dilek Tuçer, şifalı bitkilerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunarak, "Türkiye'de bilinçsiz ot kullanımı yaygınlaştı."dedi. Trakyaâ

YAŞAM SAĞLIK 10.09.2014 15:02:00 0
Şifalı bitkilerin bilinçsiz kullanımı zarar veriyor

İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Dilek Tuçer, halk arasında şifalı otlar adı altında kullanılan bitkilerin, bilinçsiz ve yanlış kullanımından dolayı kanser tehlikesine sebep olabileceğini söyledi.  Edirne Devlet Hastanesi doktorlarından İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Dilek Tuçer, otların hayatın bir parçası olduğunu ancak neyi nereden toplama ve yemek konusunda Türkiye genelinde bir bilinçsizliğin hakim olduğunu belirtti.

 

TÜRKİYE’DE BİLİNÇSİZ OT TÜKETİMİ YAYGINLAŞTI

Tuçer, geçtiğimiz Haziran ayı içerisinde Çanakkale Yemek Kültürü Festivali için ‘İlkel besin ve otlar’ konulu bir çalışma yaptığını söyledi. Panele hazırlık süresince ülke genelinde ve özellikle Trakya bölgesinde bulunan otların bilinçsiz tüketildiğini tespit ettiğini belirten Tuçer, “Çalışmam kapsamında, daha önce yediğimiz ama farkında olmadığımız bir sürü problem ve bir sürü de çeşitlilikle karşılaştım. Ondan sonra da kendi mesleğim gereği, düşündüm yani biz yemek dışında aslında bunları nereden toplarız, nereden ne yenmeli gibi sorular sordum. Özellikle çağımızda kanserin arttığı bu dönemlerde herkes kemoterapi, radyoterapi gibi çeşitli tedavi evrelerinden sonra eski mitolojiden gelen geleneksel uygulama ile tedavi açısından özellikle Türkiye’de bilinçsiz kullanım nedeniyle otları çok kullandığımızı görmeye başladım” dedi.

 

ERGENE NEHRİ TRAKYA’DA BÜYÜK BİR SORUN

Tuçer, Trakya bölgesinde Ergene nehri gibi büyük bir sorunun olduğunu vurgulayarak, “Özellikle Trakya bölgesinin bu konuda bir önemli özelliği var. Otlar evet hayatımızın bir parçası olmalı, otları toplayıp yemeliyiz ama neyi nereden toplayıp yiyeceğimiz konusunda özellikle Trakya bölgesinde Ergene Nehri gibi bir sorun varken sadece otlar açısından değil, diğer yediğimiz ürünler konusunda da büyük bir kanserojen etkisi var. Trakya bölgesi için bu çok önemli bir sorun. Özellikle pirinç üretiminde önde gelen bölgelerden birisiyiz. Otları bir kenara bırakıyorum, pirinçte de neredeyse tüm Türkiye’ye bizden dağıtım yapılıyor. Ben bir ziraat mühendisi kadar iyi bilmem ama bir toprağın bir kimyasal maddeden arınması için neredeyse 5 ile 9 yıl kadar nadasa bırakılması gerekiyor ki biz bu Ergene’nin etkilerini nasıl önleyeceğiz bilmiyorum açıkçası” diye konuştu.

 

TRAKYA’DA HER TÜRLÜ KANSER ÇEŞİDİ GÖRÜLMEYE BAŞLANDI

Trakya bölgesinde Ergene Nehri'nin dışında Çernobil faciasından kaynaklanan problemlerin olduğunu ve bu konu hakkında ülke genelinde bilimsel bir çalışma yapılmadığını dile getiren Tuçer, “Bir otun nereden ve nasıl toplandığı çok önemli, Ergene’yi özellikle söylüyorum çünkü biz organik tarıma yönelmeye başladık ve gastroenterolojik açıdan da Trakya bölgesinde kolon ve mide kanseri özellikle son yıllarda artmış durumda. Bunda tabi sadece Ergene rol oynamıyor. Çernobil’den etkilenen bölgeler arasında Karadeniz’den sonra Marmara Bölgesi geliyor zaten. Bu konu hakkında aslında bilimsel bir çalışma yok. Türkiye’de bildiğim kadarıyla yapılan iki büyük çalışma var. Bu çalışmalar bir hekim tarafından yapılan çalışmalar değil. Özellikle halk sağlığı uzmanları tarafından yapılan bir çalışmada ve yabancı kaynaklı bir çalışmada da Çernobil faciasının Trakya bölgesindeki etkilerinden çokça bahsedilmekte. Gözümüzle de bunu görüyoruz. Her hafta ortalama 20 endoskopiden haftada 5 tanesi kanser tanısı taşıyor. Özellikle de genç yaşlara indirgenerek bu çok yüksek bir rakam. Bu konu hakkında verileri zaten topluyorum yakın zamanda sunacağım ama pratik hayatta gördüğümüz kadarıyla Trakya’da her türlü kanser çeşidi çok yoğun artık” şeklinde konuştu.

 

BİLİNÇSİZ OT TÜKETİMİ FAYDADAN ÇOK ZARARA YOL AÇIYOR

Tuçer, gastroenteroloji uzmanı olarak insanların otlara bilinçsizce ve çok fazla yüklendiğini gözlemlediğini belirterek, şunları söyledi: “İnsanlarımız otlara bilinçsizce çok fazla yükleniyor. Yine bilinçsiz tarım ve üretim, bilinçsiz toplayış nedeniyle bu durum insanlara yarar sağlamak yerine zarar vermeye başladı. Özellikle bizim pratik hayatımızda kabızlık yaygın olduğu için bitkisel çay kullanımı konusunda o kadar bilinçsiz bir tüketim var ki insanların bağırsakları o kadar bozuluyor ki işlevsellikleri o kadar yitiriliyor ki, tabi bu da kansere zemin hazırlıyor. Neyi ne zaman ne kadar yememiz konusunda zaten Türkiye’de yeterli bir kaynak yok. Otların toplanıp kullanımının yaygın olduğu bölgeler Ege ve Akdeniz Bölgeleri. Oralarda da insanlar anneanne ve dedelerinden getirdikleri bazı eski kurallar çerçevesinde bu ot ne zaman yenmeli, ne zaman içilmeli, ne zaman toplanmalı gibi bir bilgi var. Türkiye geneline baktığımızda bilimsel açıdan toplanmış bir veri hemen hemen yok.” 

 

AKTARCILARA DEĞİL HEKİMLERE DANIŞALIM

Türkiye’ye göre yurt dışında otlar ve kullanımı konusunda daha detaylı çalışmalar yapıldığını ve bilgi kaynaklarının daha çok olduğunu söyleyen Tuçer, “Yurt dışında bu işler Türkiye’ye göre çok daha fazla ciddiyetle yapılıyor. Kemoterapi ve radyoterapi ilaçları kullanan 70-80 yaşındaki bir insanın kullandığı ilaçlarla hangi otlar etkileşir diye yurt dışındaki araştırmacıların çalışmaları var. Bu konularla ilgili siteler var bu konularda hekimler bilgili. Bunlara fitoloji uzmanları deniyor. Türkiye’de ise bu konuda hekimlere danışmayı bırakın ben dahil olmak üzere bu konuda çok bilgisiziz. Hekimlere danışılmadan bir sürü otlar kullanılmaya devam ediyor ve artık durum yarardan çok zarara dönmeye başlıyor. Ve biz hekimler olarak bu konularda insanları bilgilendirmek konusunda hükümlü kesimiz olarak düşünüyorum. O yüzden de otlar çok geniş bir konu. Keşke ülkemizde organik tarım gelişse ama mümkün değil. Ayrıca Edirne’deki mevcut toprağımızı ve suyumuzu biliyoruz. Sularımız oldukça klorlu bitki yetiştirmek zaman zaman adeta mümkün olmayabiliyor. Tarım konusunda hangi arazi uygun, hangi ürünler yetişir konularında emin ol ne Trakya ne de Türkiye bu konularda yeterli düzeyde değil diye düşünüyorum. O yüzden hormonlu, GDO’lu gıdaları da geçtim, lütfen otların kullanımında her önümüze gelene, aktara sorarak, eczaneye sorarak değil bu işin uzmanlarına sorarak tüketilmesini arzu ediyorum. En azından yurt dışı sitelerinde bu konular hakkında bilgiler var. En basitinde Hint yağını örnek vermek istiyorum. Hint yağını çoğu bayan kullanıyor. Hint yağında bir miligramı açtığınız zaman şizofreni tablosu yaptığını bilelim. Kemoterapi yapıldığında mercan köşkü almayacağımızı bilelim çünkü ilaçların yararlı etkilerini de önlemeye başlıyor. O yüzden aktarlara, eczanelere değil, bu konu ile ilgili ya sitelere ya hekimlere ya da bilgi kaynaklarına lütfen başvuralım. Yarar derken zarar vermeyelim diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

 

HER ZAMAN KÜLTÜR DEMEK EĞİTİM DEMEK DEĞİL

Görsel medyada ve internet ortamında oluşturulan programlarla vatandaşlara şifalı otlar adı altında satış yapan organizasyonları da sert bir dille eleştiren İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Dilek Tuçer, “Nasıl ki görüntülerde belirli bir yaş kesimini korumak adına alkol ve sigaraya yasak getiriyoruz ve görüntüyü bulandırıyoruz. Aynı şey bu kanallara da uygulanmalı. Biliyorsunuz bunun için bir kanal var. Nasıl oluyor da bu insanlar bu ilaçları görsel basında ve internet ortamında satışını yapabiliyorlar? Ben şaşırıyorum. Edirne’de bir yıl önce bir emekli öğretmen karaciğer yetmezliği ile hastaneye başvuruyor. Yine bu medya yoluyla satın alınan prostat kanseri ilaçlarını kullandığı için karaciğer yetmezliğine girmeye başladı. Bunu yapan görsel medyada hekim ve hepiniz ismini biliyorsunuz. Ve torbanı getir ilaçlarına bakayım dediğimde, poşetin içinde 5 tane ilaç çıktı. 3 gün birisi 3 gün birisi denmiş ve 2 bin 500 TL bedel ödenmiş ve sağlığından oluyor. Her zaman kültür demek eğitim demek değil. Emekli öğretmen bunu yapıyorsa diğer insanlar ne yapar. Bu konuda görsel medyada göz mü boyanıyor yoksa biz hekimler olarak daha mı az konuşuyoruz televizyonlarda bunu bilmiyorum” dedi.

 

Haber Merkezi